Son dönemde sanat dünyasının gözdesi haline gelen Kadıköy Yeldeğirmeni’nde yaşanan değişimin perde arkasında neler oluyor? Sizin için araştırdık.

yeldegirmeni-2

Image 3 of 6

TURLARIN NASIL FAYDALI OLACAĞI KONUŞULMALIYDI
Sonraki durağımız Ali İbrahim Öcal’ın Uzun Hafız Sokak No: 129/A’daki atölyesi oluyor. Atölye ev gibi sıcacık bir atmosfere sahip... Yakınımızda yanan sobanın sıcaklığını hissederek sohbete başlıyoruz. Ali çalışmalarında özellikle yaşamsal sorgulamaları merkeze alıyor. Geçmişte Borusan Art Center kapsamında stüdyo sahibi olmuş sanatçılardan biri olan Ali, aynı zamanda Merkür Gallery’nin de sanatçısı. Yeldeğirmeni’ndeki dönüşümü sorduğumda Öcal, iki uçlu bir değişim olduğundan bahsediyor. Olumsuz olarak semtte gittikçe sayıları artan kafeler ve sanatçı atölyeleri yüzünden kiraların yükseldiğinden söz ediyor. Olumlu olarak esnafla geliştirdikleri ilişkilere ve anahtarlarını komşu bakkala teslim eder hale geldiklerine değiniyor. Ona göre Yeldeğirmeni halkı süreç içinde sanat hakkında daha da bilinçlendi. Ancak olumsuz değişimler çok daha hızlı ve yıpratıcı oldu ve hâlâ devam ediyor. Tur hakkındaki düşüncelerini sorduğumda süreci yakından takip ettiğini söylüyor. Öcal tur haberi duyurulduktan sonra Yeldeğirmeni’nde ikamet eden sanatçılarla ilgili bildiriyi yazan birkaç sanatçıdan biri. “Turlar ne şekilde düzenlenirse olumlu sonuçlar verirdi?” diye sorduğumda “Semtte sanat üretiminde bulunan herkesle diyaloğa girmek, Yeldeğirmeni’nin son zamanlarda geçirdiği süreç hakkında okumalar yapmak ve ‘bu turlar ne şekilde yapılsa semte faydalı olur’ diye konuşmak gerekirdi” diyor. Öcal ayrıca Yeldeğirmeni'ndeki oluşumun önümüzdeki günlerde bir direnişe evirileceğini düşünüyor. Öcal’a göre semt soylulaşmaya maruz kalmış diğer bölgelerden farklı olarak üretiminin yoğunlukta olduğu bir bölge ve bu üretimi yapan sanatçılar önceki kötü örneklere bakarak süreci öngörebildi. Aslında yaşanmakta olan üretim alanlarını koruma refleksinden başka bir şey değil. Sanatçı bu refleksin önümüzdeki süreçte komşu kafesiyle, köşedeki pidecisiyle, Don Kişot’uyla, mahalleliyle, Yeldeğirmeni Dayanışması’yla, vegan lokantasıyla birlikte daha kapsamlı hale geleceğinden umutlu.

EMLAK FİYATLARI ÜÇ KATINA ÇIKTI
Günün son durağı Çağrı Saray’ın İskele Sokak No: 74A’daki Tunca Subaşı ile paylaştığı atölyesi. Atölyeye gittiğimizde kapıyı çalıyoruz. Beklerken komşularından biri, “Ne oldu, çocuklar beton sorununu çözebildiler mi?” diye soruyor. Boş boş bakmış olmalıyız ki komşu bizden ümidini kesip dairesinin yolunu tutuyor. Kötü haberi Saray veriyor. Atölyelerindeki duvarlardan biri komple yıkılmış, çalışmalarının çoğu beton altında kalmış ve o gün atölyede olmadıkları için şanslılarmış. Atölye oturulacak halde olmadığından yakındaki bir kafeye oturuyoruz ve sohbete başlıyoruz. Saray’ın çalışmaları 2000’lerin başından bugüne kadar bellek, kişisel tarih, kimlik gibi kavramlar üzerine kurulu. Sürekli farklı yöntem ve teknikleri kullanıyor olmasının ona bir özgürlük alanı sağladığını düşünüyor. Fabrikasyon bir üretim yapmak ona göre değil. Dünyanın farklı yerlerinden pek çok sanatçıya çalışma ve yaşama olanağı sağlamış Cité des Arts’taki deneyimini sorduğumda, keyifli ve verimli zaman geçirdiğinden bahsediyor. Paris onun için bir nefes alma alanı olmuş. Cité des Arts’da ve pop-up bir alternatif sergi mekânında iki kişisel sergi gerçekleştirmiş. Sanatçının Ocak ayında Kuad Galeri’de açılacak “Outsider” isimli kişisel sergisi 21 Şubat’a kadar görülebilir. 1998’den beri Kadıköy’de yaşayan Çağrı Saray, uzun süre evini ve atölyesini bir arada tutmuş. Üç sene önce atölyesini ayırma kararı alınca, Tunca Subaşı’nın Yeldeğirmeni’nde tuttuğu bu atölyeye yerleşmiş. Semtte son zamanlarda yaşanan dönüşümü hatırlattığımda, soylulaştırmaya bölgenin yerlisi olarak tanıklık ettiğinden bahsediyor ve ekliyor: “Karaköy’de olduğu gibi burada da emlak fiyatları üç katına çıktı ve görünen o ki yakında sanatçılar kiraları karşılayamaz hale gelecek ve bu semtten de gitmek zorunda kalacak. Zaten sistem böyle çalışıyor. Bir yere önce sanatçılar yerleşir sonra sanat mekânları açılır, sonra bölgede dönüşüm hızlanır ve sanatçılarla birlikte yerel halk taşınmak zorunda kalır. Geriye şık restoranların ve kafelerin yer aldığı kimliksiz-melez bir alan kalır.” Ona göre yerel halkla sanatçıların arası epey iyi. Elbette önceleri “Kim bu sanatçılar, burada neler oluyor?” gibi tepkilerle karşılaşmışlar fakat semt sakinleri artık sanatçıların varlığının kültürel bir değer olduğunu anlamaya başlamış. Tur hakkındaki görüşlerini sorduğumda hazırladıkları bildirinin etkili olduğunu söylüyor. Çünkü turu yapan kişi bir özür metni yayınlanmış ve turu iptal etmiş. O da Basako’ya katılıyor, bölgeyi merak eden gelip zaten gezebilir, mesele sanat atölyesi ziyareti ise zaten tüm sanatçıların kapıları ardına kadar açık.

 

Yazı: Naz Cuguoğlu
Fotoğraflar: Zeynep Bolat