ebru-sargin

Ebru Sargın, Buradayım (I am Here) 2016

Performans sanatının duayenlerinden Marina Abramovic ile tanıştığını biliyorum. Bu deneyiminden biraz bahsedebilir misin?
Evet, geçtiğimiz Mart ayında Atina’da Marina Abramovic Enstitüsü’nün sunduğu “As One” projesi dahilinde, 40 yıldır biriktirdiği deneyimlerinden oluşan, kendisinin ve sanatçılarının performanslara hazırlanırken kullandığı Abramovic metodunu tanıma ve onunla birebir tanışıp konuşma şansım oldu. Metot, tamamen ana dönmek, anı yaşamak ile alakalıydı. Amacı genelde başaramadığımız, beden ve zihni aynı çizgiye getirmek, bir nevi yavaşlamak. Ve bunun için yapman gereken başlıca üç pozisyon var; ayakta durma, oturma ve yatma. Dış dünya ile iletişimini kesmek adına sessizliği sağlayan kulaklıkları takarak başlıyorsun. Bu, seni diğer duyularına konsantre olmaya mecbur ediyor. Konuşmak da yok. İlk olarak ağır çekimde yürümeye başladım; günlük hayatta düşünmeden otomatik olarak yaptığın yürüme eylemine bir anda yabancılaşıyorsun. Sakinleştikten sonra pirinç ve mercimekleri ayıkladığın bir masa var; önce ikisini birbirinden ayırıyor sonra sayıyorsun, ciddi bir sabır gerektiriyor. Abramovic, “Eğer pirinci yapabilirsen her şeyi yapabilirsin” diyor. Bunun gibi çeşitli egzersizlerin sonunda da içini temizliyorsun, aynı zamanda yaşadığın sessizlikten sert bir çıkış bu. Beyaz bir duvarın önüne geçiyor ve derin bir nefes alarak içindeki nefesi boşaltana kadar bağırıyorsun. Tanışmak ise bambaşka bir deneyim. Bu işin duayeni olan kişi ile fikir alışverişinde bulunmak, enerjisini hissedebilmek çok önemliydi, umarım ileride birlikte projeler yapabiliriz.

Hem yerel hem de uluslararası pek çok performans sanatçısıyla çalışıyorsun. Çalışacağın sanatçıları seçerken nelere dikkat ediyorsun?
Şu anda platformun bünyesinde sekiz sanatçı bulunuyor. Ayrıca proje bazlı çalıştığımız uluslararası sanatçılar da var. Performans sanatının dokusu o kadar karmaşık ve ucu da o kadar açık ki sanatçıları didaktik, akademik bir çerçevede değerlendirmeyi doğru bulmuyorum.
Bir takım metotlar, çalışmalar performans ile başa çıkman adına işe yarasa da süreçte yaşanabileceklerin kombinasyonu sonsuz. Dolayısıyla her şeye hazır olmak için gerçekten zihinsel ve fiziksel olarak bunu istemelisin. Bu da ancak sanatçılarla karşı karşıya gelip göz göze baktığında anladığın bir şey. Ben onların enerjilerine, inançlarına, tutkularına bakıyorum. Tek önemsediğim bu işi gerçekten yapmak isteyip istemedikleri, bu yolda kendilerini geliştirmek için her anlarını değerlendirmeleri ve en önemlisi de samimiyetleri. Sanat çevresinde zor bulunan iki şey var: Mütevazılık ve samimiyet. Bu değerlere dikkat ediyorum.

Belli bir mekâna bağlı kalmak yerine çeşitli mekânlarda performanslar düzenlemeyi, farklı kişi ve kurumlarla ilişkiler geliştirmeyi önemsiyorsun. Özellikle son dönemde bu birlikteliğin daha da önem kazandığına inanıyorum. Senin deneyimin ne yöndeydi, zorlandığın zamanlar oldu mu?
İş birliği kavramı Performistanbul’un merkezinde. Yapısından ötürü bir alanımız olmadığı ve performans sanatçılarına açık bir platform olduğu için doğasında beraberliklerle ilerlemek, bu birliktelikler ile büyümek var. Ortaya koyduğumuz işler için de bu çeşitlilik çok önemli. Performanslar genelde mekân ile bütünleşiyor. Bazen sadece mekâna özel performans üretiyoruz. Dolayısıyla mekânların dokusu ve enerjisi bizim malzemelerimizden. Yavaş yavaş sunduğumuz işlerin referansıyla mekânlarla iş birliklerimiz güçleniyor; gün geçtikçe kapılar biraz daha aralanıyor. Tabii ki bir de işin bütçe tarafı var. Bu konuda destekçi bulmak çok daha zor. Performans sanatı henüz bilinir olmadığı için kaynak bulmakta zorlanıyoruz. Ancak dünya sanat piyasasına yön veren MoMA, Guggenheim, Louvre gibi müzeler canlı sanata ağırlık vermeye başladı. Hatta Tate yeni binasını canlı sanata adadığı için yavaş yavaş performans sanatının gerekli önemi ve değeri kazanacağına inanıyorum.

1 2 3