“Bana Pantone kodlarını söyle, sana hangi film olduğunu söyleyeyim!” Bu cümleyi Wes Anderson’dan başka hangi yönetmen için kullanabiliriz ki? Sıra dışı karakterler, sepya tonundaki sahneler ve hafızalara kazınan kostümler ile film severlerin kalbinde büyük bir yere sahip olan Anderson, bu kez 2015 Sonbahar / Kış sezonu için pek çok moda tasarımcısına ilham kaynağı oldu.
Yazı: İpek Cihan
Bazı karakterlerin kıyafetleri, filmin kapanış jeneriğinden sonra hatta “The Royal Tenenbaums” gibi aradan 15 sene geçmiş olmasına rağmen aklımıza takılı kalır. Gwyneth Paltrow’un canlandırdığı Margot Tenenbaum’un lavabo üzerinde bej rengi slip elbisesi ile sigara içerken bir yandan ojelerini sürdüğü sahneyi nasıl unutabiliriz ki. Aynı şekilde karamel rengi Fendi vizon kürkü, koyu kahve makosen ayakkabıları ve Birkin çantası ile ekranların ikonlaşmış görünümlerinden biridir, Margot Tenenbaum. Margot gibi Wes Anderson’ın her bir kahramanı, filmdeki kostümleri ile bütünleşerek sinema tarihine damgasını vurmuştur.
Wes Anderson’ın moda ile olan ilişkisi, reklam filmleri, yönetmenin her daim favori oyuncularından biri olan Jason Schwartzman’ın da içinde olduğu “Castello Cavalcanti” isimli kısa filmi ve Prada iş birliği olan “Bar Luce” isimli kafeyle bambaşka bir boyuta taşındı. Geçtiğimiz Mayıs ayında Milano’daki Fondazione Prada’da açılan “Bar Luce” isimli kafe, Wes Anderson’ın film setlerinden biri gibi. Her ne kadar Anderson bu kafeyi bir film setinden çok yeni senaryolar yazmak için öğle saatlerini geçireceği bir mekân olarak tasarlasa da, renkli pastel tonlarında formika masalar, Life-Aquatic temalı pinball makinesi ve duvar kâğıtları her an kapıdan Steve Zissou girebilirmiş hissi veriyor.
Ve gelelim podyumlara. Wes Anderson etkisinin büyük ölçüde görüldüğü defile kuşkusuz Gucci’ye aitti. Markanın yeni kreatif direktörü Alessandro Michele’in ilk koleksiyonunda neredeyse yönetmenin tüm filmlerinden parçalar görmek mümkündü. Margot Tenenbaum’un kürk paltosundan, Suzy Bishop’ın kırmızı beresine kadar tüm detaylar, ortamda Anderson havası estirdi. Lacoste defilesinin teması ise tenis idi. Sırada kim var tahmin edersiniz sanırım. Evet, “The Royal Tenenbaums” filminde Luke Wilson’ın canlandırdığı Richie Tenenbaum. Felipe Oliveira Baptista, eşofman takımları ile Chas Tenenbaum’a da gönderme yapmayı ihmal etmemişti. Emilia Wickstead defilesi ise pastel renklerde, tüvit kumaşın ağırlıkta olduğu palto ve elbiselerle yarattığı daha sofistike siluetlerle 2014 yılının en çok konuşulan filmi “The Grand Budapest Hotel”i hatırlattı. “Moonrise Kingdom”ın 12 yaşındaki sevimli karakteri Suzy Bishop’ın ilham verdiği Miu Miu koleksiyonu ise yükselen trendlerden biri olan çan kesimi ile 1960’ların hoş görünümlü stilini geri getirdi.
Peki, Wes Anderson trendini Cadılar Bayramı partisine gidiyormuş hissi uyandırmadan nasıl gardırobunuza uyarlayabilirsiniz? Tabii ki de Richie Tenenbaum gibi “kafanıza havlu tenis bandını takıp dışarı çıkın” demeyeceğim. Siz de her karakterden kendinize uygun anahtar parçaları seçerek bu sonbahar ve kış stilinize Wes Anderson dokunuşları katabilirsiniz. Pastel tonlarında geniş bir palto, şarap renginde bir bere, klipsli tokalar… Eğer cesaretiniz varsa Suzy Bishop gibi mavi göz farını bile deneyebilirsiniz. Bu sezon çok eğleneceğimiz kesin!