Nedir bu queer teori? Ne zaman entelektüel kimliğin bir parçası haline geldi? Nasıl bu kalıba büründü? Türkiye’de ne kadar benimsendi? Bu ‘tuhaf’ kavrama yönelik bildiklerimiz ve bilmediklerimiz…
Queer ya da Türkçede nadir de olsa karşılaştığımız yazımıyla ‘kuir’ teori, Judith Butler’ın bile anlamını tam olarak bilmediğini iddia ettiği bir kavram. ‘Bodies That Matter’, ‘Gender Trouble’ gibi kitapların yazarı, edebiyat kuramcısı ve yeni dönem feylesofu Butler bile queer teoriye bu bakış açısıyla yaklaşırken, bizim “queer budur”, “yok yok şudur” diye kesin ve net açıklamalar yapmamız ne kadar doğru olur bilmiyorum. Ancak queer’in akademik dildeki karşılığının, heteroseksüel olmayan ve azınlıkta kalan cinsiyet ve cinsel yönelimlerin hepsini içine alan bir terim olduğunu söylüyor kaynaklar. İlk olarak 20. yüzyılda transfobikler tarafından hakaret amacıyla kullanılan ve hakikatte ‘tuhaf, acayip’ anlamına gelen queer sözcüğü, daha sonra eşcinseller tarafından sahiplenilmiş ve olumsuz anlamından sıyrılmış. Hatta öyle sıyrılmış ki; eşcinsel haklarının korunması gibi konularda yaygın olarak kullanılmaya başlanmış. 90’lı yıllardan günümüze kadar uzanan sürede ise sınırları ve ifade ettikleri giderek genişleyen bir yapıya bürünerek cinselliğin yanı sıra toplumsal cinsiyet, ırk ve sınıf eşitliği gibi politik ve sosyolojik unsurları da içine almaya başlamış.