Bir efsaneye göre Delfi tapınağının kâhini Bizans kralına İstanbul’u ancak görmeyi öğrendiği zaman keşfedeceğini söyler. İşte bu mitten yola çıkan sanatçı Hera Büyüktaşçiyan yeni sergisi “Körler Ülkesi’nin Karşısında” ile galeri Manâ’da sanatseverlerle buluşuyor.
sanatgal
Çalışmalarınızı yansıtmak için ne gibi elementler kullandınız bu sergide?
Son iki yıldır üzerinde durduğum bir “adalaşma” meselesi vardı. Var olduğumuz fiziksel alanla zihinsel alan arasında, yani belleğimizle bağlantı kurma durumu ile ilgili. Kendimizin “adalaşması”… Kullandığım bir başka element gemi ise kara ve ada arasındaki tek bağlantıyı kuran araç. İki nokta arası, iki düşünce arası bağlantı kurmayı anlatıyor. Sergide balkon ve iskele de yer alıyor. Bunlar aslında hep dış mekân araçları ama bana göre içe de işaret ediyor. Mesela balkon hem evinizin bir parçası, özel alanınız hem de sokağa, kamusala bağlanan kısım. Balkona çıktığınızda ilk yaptığınız çevredeki fizikselliği görmektir. Sonrasında balkonda düşüncelere dalmak diye bir şey vardır. Bu düşünme eylemi, sizi bulunduğunuz fiziksel alandan zihninize bağlar. Galeri Manâ’nın üst katında bir balkon var. Bu balkonun tam karşısına yer alacak iskelenin yansıttığı bir su dinginliği var. İskele üst katta olduğu için alt kat hayali bir su altı, aynı zamanda da bilinçaltı oluyor.
Son dönemlerde sanatta video, enstalasyon, mekâna özgü yerleştirmeler gibi yeniliklere pek sık rastlıyoruz. Siz mekân çalışmalarınızla öne çıkan bir sanatçı olarak bunun sebebini neye bağlıyorsunuz? Resim sanatına ne oldu?
Ben resim okudum ama öğrenciliğimin son yıllarında materyale daha çok önem vermeye başladım. Çalışmalarım her zaman önce resimle başlar. Resim çevremde gördüğüm her şeyde mevcut. Gördüklerimi obje ve mekânsal bir boyut ile resmediyorum diyelim. Yerleştirme sanatı aslında eskiye dayanıyor. 80’ler ve 90’lar Türkiye’sine baktığınız zaman ilk çıkan modern ve çağdaş sanat akımlarında, resim kadar yerleştirme sanatının da en iyi örneklerini veren Gülsün Karamustafa, Ayşe Erkmen, Sarkis gibi sanatçıların üretimlerini görüyorsunuz. Yani, yeniden keşfedilmiş bir araç olduğunu düşünmüyorum.