İşleriniz polis sansürüne de uğradı ama…
Heinz Mack: İşimizi sükûnet içinde yapıyorduk ama Almanya’da halk savaşı yeni yeni unutmaya başlamıştı. Polisler bize “Uygar şehrimizi huzursuz ediyorsunuz” diyordu.
Bilgi alışverişi için sürekli değişik ülkelerden sanatçılarla bir araya geliyordunuz. Seyahatlerin öneminden bahseder misiniz biraz?
Günther Uecker: Kendimi bildim bileli sürekli yolculuk halindeyim. Sanırım bunun bir adada büyümemle de alakası var. Her zaman ufku gözlerdim. “Orada kim bilir neler var?” diye düşünürdüm. Sanırım özlem ve merak hepimizin seyahatlerinde önemli bir rol oynuyor.
Sonralarda Zero’yla aranıza mesafe de koydunuz, neden?
Günther Uecker: Piene’nin ideallerini manifestolaştırma gibi bir fikri vardı. Ben buna karşı çıktım, o yüzden de onlarla arama mesafe koydum. Zero’nun 1966 yılında dağılmasının sebeplerinden biri de buydu. Birdenbire bir ideolojiye eklemlenmiştik.
Peki, Zero’nun etkisini bugün halen görmek mümkün müdür?
Daniel Birnbaum (Stockholm Moderna Museet’in direktörü): Bir sanat akımının ya da hareketinin günümüzde geçerli olup olmadığına bakmak için yalnızca önemli koleksiyonlarda bulunup bulunmadığına, işlerin kaça satıldığına göz atmak yeterli değildir. Önemli olan Zero’nun günümüz sanatçılarına ne ifade ettiğini sorgulamaktır. Bugün üretilen işlerde bu akımın izlerine rastlıyor muyuz bunlara bakmak lazım. Geçmiş akımları ayakta tutan ondan sonra ne olduğuyla ilgilidir. Pop sanat mesela Marcel Duchamp’a olan bakış açınızı değiştirir. Asıl soru, bugün Zero’yu algılayabilmek için hangi çağdaş sanatçılara bakmamız gerektiğidir. 1990’ların başında Zero ile günümüz sanatçıları arasında iş birliğine ve ortak üretime yönelik düşünceler ortaya atılmıştı. Kimi sanatçılar sanat ile mimariyi kimileri farklı disiplinleri bir araya getiriyordu. Bu belki Zero’nun deneyselliğini temsil edebilir.