Yarı endüstriyel enstalasyon ve heykelleriyle ilgi çeken Berlinli sanatçı Ulrich Riedel ile 12 Haziran – 26 Temmuz tarihleri arasında Bap İstanbul’da gerçekleşecek sergisinden önce keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.
sanattaruhanilikgal
Ben-biz birleşimi. Pek çok eserinizde bu konsepti kullandınız. “Sizin hayatınızdaki “ben-biz” dengesi nasıl? Bu eserlerin verdiği mesaj nedir?
Tamamen dengedeyim: ±0. Bireysel kişilik geriye kalanlardan yani “diğerlerinden” ayrıldığınız zaman oluşur. Fakat “diğerleri” de değişik bireysel kişiliklerdir. Madalyonun ters yüzü... Daha açık konuşmak gerekirse kişi sürekli olarak kendi kimliği ve toplumsal rolleri arasında gidip gelir. İşte bunun farkındalığı değişik sanat eserlerine dönüştü. Bu arada “ben-biz” ifadesinin şiirsel niteliği de vardır.
“İzleyicinin kişisel ve özgün ifadeye duyduğu arzu.” Bu deyiş Haziran-Temmuz aylarında BAP İstanbul’da gerçekleşecek “The Inversion of the Proximate Arrangemet” (Yakın Düzenlemenin Evrimi) isimli serginizin tanıtım yazısında yer alıyor. Bununla ilgili düşünceleriniz neler? Pekiyi... Zeki bir ifade olduğunu düşünüyorum. Hatırladığım kadarıyla cümle, (kurgulanmış) mistik bir kişilik olan, sanatını kişisel ve özgün bir biçimde ifade etmesi gereken “sanatçı” anlayışını reddeden bir yapıya sahip.
“Yakın Düzenlemenin Evrimi” neyi ifade ediyor?
“Mewe” (ben-biz) çalışmam bu ifade için güzel bir örnek. Burada iki metalden harf “M” ile “E” duvara monte edilmiş. “M” harfi küçük bir motor tarafından sürekli döndürülüyor ve “M” den “W”ya, “W”dan “M”ye dönüşüyor. Bir durumun, kendi çelişkisiyle evirildiği sonsuz bir döngü gibi. Burada “Yakın Düzenlemenin Evrimi” hiç bitmeyen bir hikâye oluşturuyor. Daha somut heykellerde evrim, duvar rölyeflerinde veya erişilebilir zemin parçalarında hayat buluyor.