Moda’da ve Kaş’ta bazı duvarlara da çizdin. Nasıl gelişti olaylar? Mekânların ya da duvarların herhangi bir özelliği var mıydı senin için?
Ben uzun süredir çalışmalarımı duvara taşımak istiyordum. Nadiren ufak tefek denemelerim oldu ama bu işin başlangıcı lise dönemine dayanıyor. O zamanlar fırsat buldukça elime sprey alır, grafiti yapardım. Son İstanbul ziyaretlerimden birisinde Elif Demir’le birlikte güzel işler yapan insanlardan oluşan Bitti Gitti’ye uğradık ve orada apar topar bir yer boyamaya karar verdik. Onlar bana boya ve mekân konusunda yardımcı oldular ve ortaya bu sonuç çıkıverdi. Mekân konusunda çok şanslıyım sanırım çünkü güzel geri dönüşler alıyorum. Kaş’a da yine Elif’le gitmiştik amaç ufak çaplı bir tatildi ama biz bir bavul boyayla gitmeyi ihmal etmedik. Gider gitmez de “Nereyi boyarız?” diye araştırmaya başladık. İnsanlar çok samimiydi ve çok geçmeden limana bakan bir duvar buluverdik. Başından sonuna kadar çok eğlenceliydi.
Türk Sineması’nın 100. Yılı için çizdiğin illüstrasyonlar arasında Vecihi ve Hafize Ana da var. Aynı zamanda Gezi ve Berkin Elvan için de illüstrasyonlar hazırlamıştın…
Evet, Bant Mag. küratörlüğünde Antalya Altın Portakal Film Festivali bünyesindeki sergide benim de işlerim vardı. Vecihi ve Hafize Ana’lı çizimler benim festival için yaptığım afiş denemelerimdi. Gezi döneminde ben de birçok insan gibi sadece yaşananlara odaklanmıştım. Dolayısıyla beni üzen ve heyecanlandıran olaylara, kayıplara kayıtsız kalamadım.