Kendisiyle Alaçatı sokaklarında çekim yapıp sohbet ederken çok keyif aldık. Buyurun, keyfimize siz de ortak olun.

3

Image 5 of 20

Dikkat çeken bir yazı tarzın var. Aslında olması gereken şeyi yapıyorsun, gözlemlerinde objektif olarak hem iyi yönlere hem kötü yönlere yer veriyorsun. Bu yüzden de okuyucularının sana güvendiğini biliyorum ki zaten ben de onlardan biriyim. Ancak insanlar genelde negatif taraflarının dile gelmesini sevmezler. Hakkında yazdığın kişi veya kurumlardan eleştirilerin yüzünden aldığın enteresan tepkiler oluyor mu?

Vay teşekkür ederim! Evet, en büyük derdim bu, hem iyi hem de kötü yanları bir arada yazmak. Çünkü “Direkt çakmak” ya da “Göklere çıkarmak” çok kolay... Mekânlar eskiden beri yağlanıp yıkanmaya çok alışmış. Medya tarafından buna alıştırılmışlar. Fakat artık öyle bir düzen kalmadı. Zaten sosyal medyada herkes eleştirmen, herkes gurme. Bu yüzden mekânların her tür eleştiriye açık olması gerekiyor. Benim en çok tepki aldığım yer malum, Çapamarka grubu. Geçmişte onlarla çok polemik yaşadık. En son “Mahalle” hakkında, “çok fazla yemek kokuyor, üstelik Eataly benzeri” diye yazmıştım ki o yazıda olumlu şeyler de olmasına rağmen dört bir koldan saldırdılar. Örneğin zamanında Kitchenette’i “servisi kötü”, The House Cafe’yi “salatasından böcek çıkan yer”, Fishmekan’ı ise “müşteriye kokmuş balık servis ettiler” diye yazmıştım. Onlar bu kadar gürültü koparmamıştı! Gerçi House Cafe ortaklarından Ferit Baltacıoğlu, yıllar sonra şunu da şakayla karışık itiraf etmişti: “O yazıdan sonra mutfağımıza çeki düzen verdik, ayrıca çalışanları da uyarmıştım, o adam gelince dikkat edin diye.”