Zorlu Center PSM, bu sezon görkemli müzikallerin yerine bir sergi yapmayı tercih etti. Barbican Center’ın hazırladığı ” Digital Devrim” bir teknoloji retrospektifi. Ayrıca içimizdeki yaratıcı ruhu dışarı çıkaran teşvik edici bir güç.
Barbican Center, hem hacimsel olarak hem de sunduğu olanaklar ve düzenlediği organizasyonlarla Avrupa’nın en büyük ve önemli sanat merkezlerinden biri. 2014 yılında ilk kez Londra’da sergiledikleri bu devasa proje ile Avrupa’nın çeşitli başkentlerini gezdiler. Sıra bu kez İstanbul’da. Baştan uyaralım; Dijital Devrim sergisi içeri girip eserlere bakıp 15 dakika sonra çıkabileceğiniz bir yer değil, en iyi ihtimalle iki saat diyelim. Kimi eserler arkeolojik birer keşif gibi. Geçirdiğimiz dijital devrimi ve süreçleri anlatıyor kimi ise DIY (Do It Yourself/ Kendin Yap) trendinden yola çıkarak, seyirciyi projenin içerisine dâhil ediyor ve yeni şeyler üretmesine olanak sağlıyor. Sergiye bu açıdan bakacak olursak sanat yönü ön planda; ancak projenin en önemli noktası, teknolojinin kimi zaman korkutucu bir hal alan akıl almaz gelişimini raporlamak. Zaten “Dijital Devrim” başlığı da serginin bir sanat projesi olmadığını vurguluyor. Aynı zamanda ziyaretçilerin yarattıkları projeler, Barbican dâhil olmak üzere çeşitli enstitülere raporlandığından, Big Data’yı destekleyen bir sosyal inceleme aracı. Ve kesinlikle gelecekte bizi nelerin beklediği hakkında büyük bir ipucu.
GEÇMİŞ, GELECEK
Bilgisayar oyunlarından parçalarına, müzik endüstrisinden sinemaya kadar uzanan çeşitli disiplinlerin, 70’li yıllardan bu yana teknoloji desteğiyle gelişimine tanıklık ettiğimiz bir antropoloji kısmı mevcut. Angry Birds, Super Mario, iMac ve daha fazlası arkeoloji müzelerindeki Zeus, Poseidon, Artemis heykelleri gibi yan yana sergileniyor. Başta sergi, teknolojinin sadece küçük oyun konsolları, bilgisayarlar için yaratıcı fikirler üretmek olduğunu gösterirken, 2010’lu yıllara geldiğimizde, “Gravity” ve “Inception” gibi filmlerin teknoloji olmadan yapılamayacağını görüyoruz. Gösterişi bol olan bu kısım, aynı zamanda genç bireyler için her zaman bahsedilen o “sihirsel” araçları, Google Images dışında ilk kez üç boyutlu görme şansı tanıyor. Belli bir yaş üzerinde olanlar için de nostalji dozu fazla bir alan elbette.
SIMS ASLINDA BİR SANAT
Hatta aslında herkes bir sanatçı. Aklıma ortaokul ve lise yıllarında sınıf arkadaşlarımın yeni çıkan Sims oyunları üzerine teneffüsteki tartışmaları geliyor. Geriye dönüp bakacak olursam, kişiyi aslında hem bir mimar hem de hikâye anlatıcısı olarak geliştirebildiğini görüyorum. Aynı zamanda “Kendin Yap” trendinin çıkış noktalarından olduğu da açık. Sims de burada sergilenen bilimum oyundan biri. Sergide bir ekran karşısına geçip, teknolojiyi Van Gogh’un yaşadığı yıllara taşıyabiliyor, zaman makinesine girip selfie çekebiliyorsunuz. Karşılaştığınız sonuç Gogh’un fırça darbelerini anımsatıyor. Selfie çekmek günümüzün simgesiyse, ağaçlara bez bağlamak da eskilerden gelen bir ritüel. Sırasıyla Estonya ve İspanya doğumlu iki sanatçı Varvara Guljajeva ve Mar Canet tarafından yaratılan “Dilek Duvarı”nda bu ritüel teknolojiye ayak uyduruyor. Program sesinizi, yani dileğinizi, algılayıp her seferinde farklı renk ve biçimde bir kelebek yaratıyor. Yaratılan renkler “Duygu Çemberi”ni kullanıyor. Her renk farklı bir duyguyu yansıtıyor. Mavi hüzün, neşe sarı gibi… “Inside Out” filmini seyredenler renk ve duygu eşleşmesine zaten aşinalar. Teknolojinin olanakları kadar yaratıcısınız. Tabii, yeterince yaratıcıysanız kendi teknolojinizi de yaratabilirsiniz. Bilgisayarın başına geçip “How To Train Your Dragon” filminin fragmanını baştan kurgulayabilirsiniz mesela ya da Arcade Fire, Green Day, Kanye West gibi isimlere çektiği video kliplerden tanıdığımız Chris Milk’in projesine dâhil olup, bir kuş yerine geçebilirsiniz. “Mabede İhanet” adı verilen bu çalışma, lazer ışınlarıyla dans edebileceğiniz Umbrellium’un, “Assemblance” projesiyle sergi alanının en çok ilgi gören çalışmalarından. Özellikle bu ikinci projede sis ve ışığı kontrol etmeyi öğreniyorsunuz.
BIG DATA’YA DESTEK
Dilek Duvarı projesine geri dönecek olursak. Tutulan dileklerin duygusal analizi ise Kanada Ulusal Araştırma konseyi tarafından araştırılıyor. Big Data da burada devreye giriyor. Dünyanın birçok farklı noktasından insanların dilekleri ve duyguları ansiklopediler gibi arşivleniyor. Dijital arkeoloji bölümünde sosyal incelemeler amacıyla kurulan Form Art projesini de görebilirsiniz. Yemen ve Pakistan gibi yerlerde çekilen Drone görüntüleri de serginin bir parçası. Ki bu gözetlenmenin ve bilgi taraması yapmanın korkutucu yanını vurguluyor. Elbette bir atom bombası gibi değil ama teknolojinin kimi zaman karanlık amaçlarla kullanılabildiğinin de kanıtı gibi.