Mykonos’u sadece iki günlüğüne ziyaret etme imkânım olunca farklı bir şeyler yapayım dedim ve adanın renkli sokaklarındaki gizli kalmış köşeleri keşfettim.
seyehatgal1
MEDİTASYON ETKİSİ YARATAN RESİMLER
Çocukluğu Güney Afrika’nın güneşli ikliminde geçen ve belki de bu yüzden tatile geldiği Mykonos’tan bir daha ayrılamayan Donna Skaropoulou bir ressam. Babası da bir ressam ve aynı zamanda bir rahip olan Skaropoulou, 1992 yılının yazında tatil için geldiği Mykonos’ta gördüğü, duyduğu, hatta kokladığı her şeye vuruluyor. Sonradan tuvaline aktaracağı adanın canlı renkleri ve hiç bitmeyen yaşam enerjisi, onun deyimiyle üzerinde hipnoz etkisi yaratıyor. Mykonos’un Arnavut kaldırımlı, kıvrımlı sokaklarında eskiz çizerek başladığı ada serüveni, buraya yerleşme kararıyla yaşam serüvenine dönüşüyor. Burada evlenen ve iki çocuk sahibi olan Skaropoulou, hayalini kurduğu Lifeline Art Studio’yu ise 2005 yılında açıyor. Resim yapmayı bir meditasyon biçimi olarak gördüğünü söyleyen Skaropoulou’nun eserleri Zürih ve Atina’daki sanat koleksiyoncularının ilgisini çekince, kendisi adada kalsa da resimleri dünyaya açılıyor. Gerçekten de meditasyon etkisiyle yarattığı bu resimler, galeriye huzurlu bir hava katıyor. Zeytin ağacı ve taş gibi yerel detayların çalışıldığı resimlere bakıp huzur bulmanız ve Mykonos’u hatırlamanız garanti!
BİR ÇİFT ALMADAN DÖNMEYİN!
Ayakkabı ve çanta dendiğinde genellikle birçok kadının kayıtsız kalamayacağını düşünerek bu özel sandalet ve çanta imalatçısını da size aktarmak istiyoruz. Michael Rampias’ın kurduğu Mykonos Sandalet’in tarihi 1948’e kadar gidiyor. Michael Rampias o tarihlerde adada el ürünü sandalet üreten üç ustadan biri. Aynı zamanda yerel bir müzisyen de olan Rampias, butik dükkânını açmadan önce bir tekneye istiflediği sandaletlerini, komşu Delos adasına götürüp satarmış. Bu hikâyeyi bize kızı Theodora Rampia anlatıyor. Şu anda çok sayıda el yapımı model deri sandalet ve çanta yapıp sattıkları Mykonos Sandalet’i kızı Mari ile işleten Theodora Rampia, babası gibi detaylara önem verdiklerini ve mükemmele ulaşmaya çalıştıklarını söylüyor. Dükkândan üç çift sandalet, iki de çanta ile çıktığımıza göre amaçlarına ulaştıkları açık!
Dayanamayıp ayağımıza geçirdiğimiz parmak arası sandaletlerimizle Arnavut kaldırımlı sokaklarda yürürken, “iki günlük tatilin tatilden sayılmayacağına” kanaat getirip yüzümüzde koca bir gülümsemeyle fısıldıyoruz: “Bu ziyaret çok kısa oldu, Haziran’da yine gelelim!”