Mustafa Nuri, toplumun ahlak ve sevgi dinamiklerini birbirinden ilginç kahramanlarının kesişen yaşamları üzerinden sorgularken, okuru da kendisi ile yüzleşmeye davet ediyor.
Başrollerini Hatice Aslan, Hakan Kurtaş, Cengiz Bozkurt, Şeyla Halis ve Şebnem Dilligil’in paylaştığı Vücut filmi ile tanınan yönetmen Mustafa Nuri’den sarsıcı bir roman: Nehir ve Diğer Tüm Şeyler.
Acıları alması veya unutturması ile meşhur bir Nehir vardır ve gerçekten de insanın duyduğu acıyı alır. Ancak bunun için oraya giden her kişi bir bedel ödemeye hazır olmalıdır. Roman, kahramanın Nehir’e yolculuğu ile açılır. Orada tanıştığı birbirinden farklı acılara sahip insanlarla yakınlık kurmaya başlar kahramanımız. Aileleri, çocuklukları, hayalleri tamamen farklı karakterlerimiz, Nehir’in gücü ile adeta birbirlerine doğru çekilirler. Mustafa Nuri, onların günlük yaşamlarındaki bunalımlarını “kremalı hayal kırıklıkları” diye adlandırır. Gandi, Komşu, Kaçak ve Tom; sevgililerinden, annelerinden, dostlarından yana kırgındırlar, ama bir o kadar da kalp kırmışlardır. Aralarında oluşan bu yakınlık onları bedenlerini, cinselliklerini, sevgilerini, ölüm ve diğer inançlarını sorgulamaya iterken, Nehir de gizemli bir şekilde onları yeniden çağırmaktadır.
“Küçük bir çadırın içindeyim. Gündüzden daha sessiz ve koyu bir karanlık. Çadırın üstüne böcekler düşüyor sanırım el fenerini açtığım için. Çadır küçük ama güzel, rahat. Şişme bir yatak, birkaç sandviç, meyve, bir şiir kitabı (Türk Şiirleri Antolojisi), su ve tuvalet kâğıdıyla ıslak mendil var. Uzanmış öylece duruyorum. Hemen uyurum sanmıştım ama hiç uykum yok. Aslında dışarı çıkmak istiyorum ama korkuyorum. Korkumu yenemiyorum. Neden korkuyorum acaba? Çok karanlık ve çok sessiz. Gerçi ikisine de alışığım. Ama her zaman kendi sınırlarım içinde oldum. Hep odamda, yatağımda, kendi dünyamda… Burası farklı. Gizemli ve bilinmez olmasının verdiği bir bulantı var. Çok garip bir şey burada yaşanılan yine de insana bir yakınlık hissi de veriyor. Tezatlarla gidip geliyorsun. Hem kendine yakı nduruyorsun hem çok uzaklaşıyor ve bir daha o kişi olamayacaksın gibi bir his. Belki de ümitsiz, çaresiz olduğumuzdan. Olduğumdan.”
Birbirine yabancı dört insan.
Olağanüstü bir güce sahip Nehir.
Acılar. Arzular. Pişmanlıklar.
Bütün güzelliği ve ağırlığıyla hayat.
Hiçbir şey bekledikleri gibi değildi.
Buna kendileri de dahildi…
Arka Kapak yazısı:
“Nehir’le aramda geçenleri veya komşumla veya ailemle ve daha henüz tanışmadığın insanlarla ilgili neden sana yazmak istedim bilmiyorum. Kendi uzayımda salınıp gidiyordum. Nehir beni çağırana dek ya da acım Nehir’i çağırana dek ya da çocukluğum Nehir’i çağırana dek. Ya da her neyse işte… Görüyorsun hâlâ her şeyi tam olarak anlayabilmiş ve bir düzene koyabilmiş değilim. Ama içimde bir su akıyor, bunu biliyorum, Nehir’le buluşmak istiyor.”