Modern Sanat Müzesi denince aklınıza ne geliyor? Bu yazıyı okuduktan sonra müzelere daha farklı bakacaksınız. 

momagal

 

Modern sanat müzesi denince gözümüzün önüne neredeyse 20. yüzyıldan beri değişmeyen bir sahne gelir: Beyaz, sadece eseri görmemizi sağlayan duvarlar, gri zemin ve dekor eksikliği… Kısaca eser ve izleyici baş başadır. Tablolar ise oldukça geniş aralıklarla, tek sıra halinde asılır. Sadece bazı büyük tabloları tek başına arz-ı endam ederken görürüz.

BEYAZ KÜP
Yazımın devamını “Beyaz Küp” alt başlığı ile ayırmam bu konuda türlü makaleler yazmış sanat eleştirmeni Brian O’Doherty’e atıfta bulunmak, kendisini saygıyla anmak içindi. Modern müze ve galerileri, kısaca modernist teşhiri “beyaz küp” olarak isimlendiren eleştirmen, bunun önemini şöyle vurguluyor: “İnsanın aklına beyaz, ideal bir mekân imgesi geliyor. Belki de 20. yüzyıl sanatının arketipik imgesi olmaya herhangi bir resimden daha uygun olan bir imge bu.”
Kimileriniz belki bunu daha önce bu kadar bilinçli düşünmemiş olabilir ancak Louvre Müzesi veya National Gallery London gibi müzelerde kimi zaman abartılı orijinal tablolar, farklı nizamlarla renkli duvarlarda yerlerini alır. Hatta Musée d’Orsay’ın 2011’deki yenilenmesi esnasında duvarlar özel olarak grinin tonlarıyla aydınlanmış ve 20. yüzyıl öncesi sanatında beyaz duvarın absürt olduğu vurgulanmıştı.
Tate Liverpool Müzesi’nin direktörü Christoph Grunenberg de bu konu üzerine yaptığı incelemesinde, modern müzede beyaz duvarın çelişkisini ortaya koymuştur: “Varlığını güçlü bir şekilde dayatmakla tam bir görünmezlik hali arasında gidip gelir. Bir yandan soyut resim ve heykellerin temel biçimsel ayrıntılarını öne çıkarır. Öte yandan göze çarpmama özelliğiyle, sanat eserleri için nötr bir bağlamdan başka bir şey olmadığını düşündürür.” Gerçekten de ciddi bir ikilem değil mi?
Bir modern sanat müzesi ziyaretinde bazı unsurlara dikkat ederek o müzenin yapısını daha iyi tahlil edebiliriz. Ziyaret ettiğiniz müze bir kamu müzesi midir, yoksa özel bir müze mi? Mütevelli heyetinin rolü nedir? Müzenin gelir kaynakları nedir? Bir müzenin mimarisi, iç tasarımı ve bunun beyaz küp modeline ne ölçüde uyduğu, galerinin planı ve koleksiyonun düzenlenme şekli, tabloların asılı olduğu yükseklik ve birbirlerine olan uzaklıkları; kısacası her ayrıntı bize o müzenin yapısı ile ilgili bilgi verdiği gibi karakterini de belli eder.

MoMA
Modern sanat müzelerin en eskilerinden ve en iyi örneklerinden biri de New York Modern Sanat Müzesi, nam-ı diğer MoMA’dır. Beyaz küp olgusunu uluslararası standart haline getiren ilk müze olduğunu da vurgulamak gerekir.
MoMA 2000 yılı ile birlikte geleneksel kronolojik yerleştirme yerine eserlerin temalarına göre dizildiği bir sunum yaptı. Günümüz modern sanat müzelerinde, genelde eserlerin temalarına göre yerleştirildiğini görürüz. Aslında bir bakıma sanatın zaman içinde geliştiği anlayışı kabul edilmez. Bir başka deyişle artık gelişen sanat kavramının içinde akımların ve kronolojik sıraların pek de önemi yoktur, temaların ve konseptlerin önemi vardır.
Her yıl milyonlarca insan müzeleri ziyaret ediyor. Tate Modern ve MoMA gibi müzeler artık insanların sinemaya gider gibi hafta sonlarında gittiği, çocuklarıyla iyi vakit geçirip yemek yiyebildikleri eğlence merkezlerine dönüştü. Müzelerin toplumsal rolleri değişti.
Günümüzde her dünya kentinin, sahip olduğu kültürel dinamizmin göstergesi olarak bir sanat müzesine sahip olması gerektiğine inanılıyor. Temennimiz ülkemizin de zengin koleksiyona sahip olan birden fazla modern sanat müzesine kavuşması.