Spor yapmak bu kadar hayatımızın merkezine yerleşmişken, bu ay şehirde son sportif trendlerden biri olan kişisel antrenörlük olayını inceleyelim ve değerlendirme yapmaya çalışalım istedim.
3_0
Zaman: Bu konuya özellikle değiniyorum. Çünkü iyi hocalar genelde çok yoğun oluyor ve programsız olanları “hayır” demeyi bilmiyorlar. Böyle olunca da, hem verim düşüyor hem program yaparken zaman sıkıntısı yaşanıyor, hem de zırt pırt antrenman saatleriniz değişiyor. Gün içinde sekiz ders yapmış bir antrenörün zaten pestili çıkmış oluyor. Size geldiği zaman istemeden de olsa, yorgunluktan “bitse de gitsek” modunda olabiliyorlar. Zaman konusunu ve öğrenci sayısını mutlaka öğrenin, endişenizi açıkça belirtin ki ileride sorun olmasın.
Sporcu olsun: Antrenörün sporcu geçmişini mutlaka öğrenin. Çocuklukta az da olsa spor yapmış bir antrenörün daha disiplinli, hedefe odaklı ve yüksek motivasyonlu olma ihtimali, hiç spor yapmadan muhteşem üniversite sistemimiz sayesinde spor akademisine girmiş ve zorlamayla meslek sahibi olmuş birisinden kesinlikle daha fazladır. Bir antrenörün illa ki eski bir şampiyon olmasına gerek yoktur ancak bu konu aynı zamanda spor çeşitliliği yaratırken çok faydalı olacaktır. Örneğin açık havada çalışacağınız bir gün, antrenörünüz sizinle koşabilecek kapasitede olmalı, size tempo verebilmeli, sizinle az da sohbet edebilmeli ki antrenman daha eğlenceli olsun. Yani özetle kişisel antrenörünüz göbekli olmasın!