Serhan Sabanlar, DJ kabininden hayatı, insanları, tepkileri ve en önemlisi değişen jenerasyonları gözlemliyor, hayata dair anlamlar arıyor.
1
Hayallerim vardı, onların peşinden koştum, hiç bırakmadım ve de şimdi hayalimdeki gibi kabine çıktığımda kitlelere kendimi ve müziğimi anlatabiliyor, onlarla bu yol ile iletişim kurabiliyorum. DJ olmak böyle bir şey olsa gerek. Kabine çıktığımda bunu hissetmek güzel. 18 sene boyunca birçok farklı mekânda ve farklı organizasyonlarda çaldım. Kimi nereden nasıl yakalayacağımı az çok kabine çıkıp baktığımda görebiliyorum. Tabii bir de jenerasyonlar değiştikçe kitleler de değişiyor, müzik değişiyor. Kabinden baktığınızda insanların önünüzde durmaması için bunları çok iyi takip etmeniz gerekiyor yani güncelliği. Tabii bu söylediklerim biraz da tecrübe ile eşdeğerde.
İNSAN TİPLERİ VE İSTANBUL’DA DJ’LİK
Bu arada iki türlü insan tipi var: Biri müzik dinlemeye, dans etmeye çıkan insanlar diğeri ise müziğe hiç aldırmayıp etrafı kesenler ki onlara yapabilecek hiçbir şey olmuyor. Ancak ne olursa olsun, siz asla duruşunuzu bozmamalısınız çünkü insanların sizden bir beklentisi var. Sizi dinlemeye ya da mekâna, partiye ve eğlenmeye geldikleri için onları eğlendirip aynı frekansta olmanız ve bununla beraber bu işten keyif almanız gerekiyor. Onlara o pozitif enerjiyi verip yakalamanız lâzım. İstanbul’da DJ olmak aslında zor. Çok farklı kültürlerden farklı insanların sürekli sirkülasyon içerisinde olduğu bir şehir burası. Eskiden İstanbul’da gidilen yerler ve insanlar belliydi. Şu an o kadar çok mekân, parti ve etkinlik yapılıyor ki takip edemiyorsunuz. Bir yandan da görünürde çok fazla DJ var ama aslında yok! Yani demek istediğim İstanbul’da müzik adına dinlemeye gidebileceğiniz DJ sayısı çok az.
Artık DJ’liğin gerçek bir meslek olduğu ve önemi anlaşılmaya başlandı Türkiye’de. Dünyada eskiden DJ’lere farklı gözle bakılırdı. Gece sürekli dışarıda olup içki içen, bütün gece çalışıp sonrasında gün boyu uyuyan insanlar diye bilinirdi. Aslında tam tersi!