Hande Ünver bir ayağı gelenekselde, bir ayağı modernde olan çizimlere imza atıyor. Ünver’in çizimlerindeki kaligrafi ve illüstrasyon aşkına bazen İstanbul ev sahipliği yapıyor.
Kaligrafiyle illüstrasyonu birleştirme fikri nasıl doğdu?
Aslında kendiliğinden oldu. İkisini de ayrı ayrı çalışırken bir zaman geldi ki aynı kompozisyonlarda buluştular.
Sizce ortaya çıkan eserde kaligrafi mi illüstrasyon mu birbirini daha çok besliyor?
İkisi birbirini dengeliyor, ne bir eksik ne bir fazla… Üzerinde çalıştıkça görünmez bir uyuma bürünüyorlar. Bu denge noktasına geldiğim zaman çalışma tamamlanmış gibi hissediyorum.
İstanbul’un sanatınız üzerindeki etkisini nasıl değerlendirirsiniz?
İstanbul’a geldiğim ilk zamanlarda şehrin kendisi gibi karmaşık işler üretiyordum. Ama zaman geçtikçe İstanbul beni kabul etti, ben de ona uyum gösterdim. Ortaya çıkan işler de dinginleşerek su gibi akmaya başladı. Sonrasında da İstanbul küçük süprizleriyle beni ve dışa vurumlarımı beslemeyi hiç bırakmadı.
İstanbul’u nerede ve kiminle yaşıyorsunuz?
İstanbul’u sıcacık sohbetler ve tarçınlı salep yudumları eşliğinde Barış Manço Vapuru’nda seyir halindeyken yaşıyorum.
Çizimlerinizi yakın gelecekte nerede görmek sizi heyecanlandırırdı?
İlk kişisel sergimde.
İstanbul’da aşka en çok yakışan semt hangisi olabilir?
Moda… Zamanı yavaşlatıp, kalabalıktan çıkmak istiyor insan. Aşkla daha çok başbaşa kalabilmek için…
KİMDİR?
Hande Ünver 1982 yılında Eskişehir’de doğdu. Anadolu Üniversitesi Malzeme Bilimi ve Mühendisliği’nde okurken, hayatının geri kalanını sanata adama kararı aldı. Mezuniyetinden bir yıl sonra Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Tasarım Bölümü’ne başladı ve 2010’da mezun oldu. Mezuniyetinin ardından profesyonel kariyerine İstanbul’da reklam ajanslarında başladı, ardından bir yayın evinde dört yıl sanat yönetmenliği yaptı. Şimdi illüstrasyon, grafik tasarım ve kaligrafi üzerinde serbest yönetmen olarak çalışıyor.