Souq için özellikle Karaköy’ü, Junk’ı seçmenizin bir nedeni var mıydı?
Biz Karaköy’deydik zaten… Dört yıldır buradayız. Ortağım aynı zamanda erkek arkadaşım dört senedir burada. Biz onlardan kiralayıp aşağıda yapıyorduk. Aşağısındaki Külah hoş bir mekândı ve erkek arkadaşımın sanatçı çevresi tarafından kiraya veriliyordu. Burada kıyafetlerimin satışını Ece Sükan ile birlikte yapıp yapamayacağımızı konuştuk. Sonra sadece kıyafet satarsak kazandığımız parayı kiraya vereceğimizi anlayınca tasarımcı arkadaşlarımızı çağırmaya karar verdik. Fikir aslında böyle ortaya çıktı ve sadece bir kere yapmayı düşünüyorduk. Ancak rağbet görünce “Her ay yapalım o zaman” dedik. Sonra tüm enerjimi ve konsantrasyonumu buraya harcayınca dergiyi bırakmak zorunda kaldım.
Ekip olarak belirlediğiniz temalar içerisinde en çok “Neşriyat”a hayran kaldık, “Doğal” hafta sonunu da iple çektik. Size göre İstanbul’un en çok neye ihtiyacı var ya da temaları belirlerken bu ihtiyaçları dikkate alıyor musunuz?
Cem Yılmaz’a da soruyorlar ya “Neden mizah?” diye… Gerçekten çok spontane gelişiyor her şey. Aslında temalarda bizim işimizi kolaylaştırıyor. Bir de dergicilikten gelen bir şey bu. Daha albenisi olduğu da kesin. Hakikaten çok fazla talep var. Kurguya dayalı bir şey olunca da daha rahat organize edebiliyoruz. Örneğin Aret Ataoğlu, “Kağıt burada satar” deyince “Aa neşriyat!” dedim adı da oradan çıktı. Ancak tüm haftaları temalı yapmak üzere yola çıkmadık. Nisan’da açtıktan sonra “Aa öbür hafta ‘plak’ yapalım, ‘doğal’ yapalım” dedik. Hande Çokrak’ı çok almak istiyordum, Hande’ye “şu tema var, bu tema var” diye anlatırken “E ‘oyun’ diye bir tema yapsana daha eğlenceli şeyler olur” dedi ve o belirledi. Gastonomika Souq’un içerisinde bir daha sokak yemekleri üzerine bir etkinlik yapmak istiyordu. Biz de tamamdır o zaman tema “sokak” olsun dedik. Anlayacağınız temalar hep kendi kendine şekillendi.
Bisikletten takıya, giysiden ajandaya her şeyi bir araya getirebilen bir ruhu var Souq’un. Bu fikir nasıl doğdu?
Dediğim gibi hep deneme yanılma yöntemiyle gidiyoruz. “Aa çok dükkân gibi oldu bir daha manken koymayalım” gibi… İlk iki Souq daha çok kıyafet ve makyaj ağırlıklıydı. Baktık ki çok feminen oluyor, o zaman bir iki motosikletçi arkadaşımızı da çağırdık. Böylece daha üniseks bir şeye dönüştü. Herkes bir şey tutunca aynısını yapma derdinde. Ancak ben değişik şeylerin peşindeyim artık bir çantanın yerine bir baltacı çağırmaya çalışıyorum. Gerçekten çok talep var ve oraya tişörtleri de doldurabiliriz fakat para kazanmama uğruna da olsa bizi heyecanlandıran şeyleri yapmayı istiyoruz.