tunca-atolye-detay-9

Çalışmalarında tuval, heykel, yerleştirme, video, performans gibi çok yönlü pratikleri uyguluyorsun. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Resim Bölümü’nde tekil yönde olduğunu düşündüğüm bir eğitimin ardından, bu çok yönlü pratik zaman içerisinde nasıl gelişti?
Mezun olduktan sonra aldığım eğitimle sanat ortamındaki üretimlerin birbirinden çok farklı olduğunu deneyimledim. Tecrübe ederek öğrendiklerimle Mimar Sinan çelişkisi aslında işlerimde bağlamım haline geldi ve o tekil dediğimiz üretim, benim şu anda -tuvalden bile uzaklaşarak- desenlerimde dahi gözlemlenebiliyor. Bu kendi içinde Mimar Sinan’ı temsil eden bir durum aslında.
Kısaca çok yönlü dediğin pratik, kendi içinde dönüş yapan bir pratik ve ben bu durumu irdelemekten yorulmuyorum.

Çalışmalarında genel olarak tarihsel bellek, kültürel kimlik ve politik olgular üzerinden şekillenen bir imgeler dünyası kurguluyorsun. Güncel sosyo-politik ortamımızda bu konular üzerine çalışmakta zorlandığın zamanlar ya da kendini sansürlediğini hissettiğin anlar oluyor mu?
Hayır, olmuyor. Ben zaten direkt anlatımı doğru bulmadığım için bu olgular işlerimde çok katmanlı olarak yer alıyor. Bu nedenle zorlandığım ya da kendimi sansürlediğim durumlar olmuyor.

2005 yılında 9. İstanbul Bienali’ne paralel olarak yapılan “Yüzen Gecekondu” isimli performanta, Guido Casaretto ile beraber inşa ettiğiniz basit bir gecekondunun içerisinde Haliç’te bir hafta yaşadınız ve bu süreci belgelediniz. Bu karar nasıl ortaya çıkmıştı?
İstanbul Bienali’nin konusunun “İstanbul” olduğunu öğrendikten sonra burada yaşayan ve üreten sanatçılar olarak Guido ile bir araya geldik. “Yüzen Gecekondu” da, İstanbul’daki göç meselesi üzerine konuşurken ortaya çıktı.

Bu gecekonduda yaşarken neler hissetiniz? Deneyimlerinizden bahsedebilir misin? Diğer gecekondularda yaşayanlarla iletişiminiz ne şekilde gelişti?
Bu gecekonduda yaşarken Haliç’in ortasında olduğumuz için açıkçası mükemmel bir manzara ve çok güzel bir atmosfer vardı. Daha çok zenginlerin yatlarıyla yaşadığı deneyimi, biz bir gecekondu ile yaşamış olduk. O dönem performans sergilediğimiz için röportaj vermiyorduk, sadece bir basın bildirisi vardı. Dönemin kötü televizyon kanallarından birisi “İki sanatçı gecekonduları protesto etmek için performans sergiliyor” diye bir haber geçmişti. Haliç’te akıntı var, dibe demirliyiz ama bizi kıyaya bir ip bağlıyor ve sürüklenmemizi de bu ip engelliyor. Televizyondaki bu haberi duyan gençler, “İpi keseriz, gece gecekonduyu yakarız” diye tehdit etmişlerdi. Bu yüzden son üç günümüzü uyumadan geçirdik.

1 2 3