Bu ay İran’da doğup da sanatıyla dünyaya yayılmış iki ismi ağırlıyoruz.
Video ve fotoğraf alanlarındaki çalışmalarıyla İran sanatının gözdelerinden Shirin Neshat ve siyah-beyaz çizimleriyle Metropolitan Museum of Art’a kadar ulaşmayı başaran Samira Abbassy ile söyleşme fırsatını yakaladık. 26-28 eylül’de ArtInternational Sanat Fuarı’nda Neshat ve Abbassy gibi birçok İranlı sanatçının eserleriyle tanışacağız.
shirinneshatgal1
SHIRIN NESHAT
Ünü dünyaya yayılan İranlı sanatçı Shirin Neshat, 1957 yılında Qazvin’de doğdu. Film, video ve fotoğraf alanlarındaki çalışmalarıyla tanınan sanatçı artık New York’ta yaşıyor. 2010 yılında Huffington Post Gazetesi’nden G. Roger Denson tarafından “10 Yılın Sanatçısı” ilan edilen Neshat, Venedik Bienali’nin ilk uluslararası ödülü (1999), Edinburgh Uluslararası Film Festivali görsel sanatlar ödülü (2000) ve New York’taki “Lillian Gish” ödülü (2006) gibi uluslararası pek çok ödüle layık görüldü. Şimdi ise sanatçı Dirimart ve Repetto galerilerinin sanatçısı olarak İstanbul’da.
New York’ta yaşayan İranlı bir sanatçı olarak bu şehir sizi nasıl etkiliyor?
Her yerden çok New York’ta yaşadım. Burası benim gerçek evim. New York’ta kendimi rahat hissetmemin bir sebebi burada yaşayan birbirinden farklı insanlar. Günlük hayatta kendi uyruğumu, ırkımı ve dinimi unutabiliyorum. Bir diğer sebebi ise kültürel anlamda çok zengin olması. Sürekli sanat, tiyatro, müzik ve sinemayla iç içeyim.
İşlerinizde doğu ile batıyı birbirine bağlıyorsunuz. Bu durumda İstanbul size tanıdık geliyor olsa gerek. Ayrıca Dirimart Galeri’de kişisel bir serginiz de gerçekleşti. İstanbul ile ilgili neler hissediyorsunuz?
İstanbul dünyada en sevdiğim şehirlerden biri. Güzelliği, kültürü ve tarihi için bu şehri sevdiğim gibi, biraz bencilce olacak ama kendi ülkeme, İran’a yakın olduğu ve ailemle burada buluşabildiğim için de seviyorum bu şehri. İstanbul, dünyanın çok özlediğim bir kısmının havasını içime çekebildiğim şehir. Ayrıca bu şehirde sergim olduğunda Türk izleyicisiyle ilgili çok değerli düşüncelere sahip oluyorum. Ziyaretçiler, gazeteciler ve öğrencilerle çok canlı deneyimlerim ve tartışmalarım oluyor. Bir kısmım çoğu batı ülkesine nazaran, İstanbul gibi bir şehirde sanatımın daha iyi anlaşıldığını hissediyor. Belki de bunun sebebi İranlılar’ın ve Türkler’in politik ve duygusal anlamda pek çok ortak yönü olmasıdır.