Her sokağın farklı rengi, farklı sesi var. Rumlar ve Ermeniler’den kalan muazzam güzellikteki apartmanlar ve içlerinde yaşanan bambaşka hayatlar… Dolapdere’deydik.
dolapderegal
DOLAPDERE’NİN PAZARLARI
Dolapdere’nin yıllardır efsaneleşmiş üç pazarı var: Bitpazarı, semt pazarı ve İnegöl pazarı. Hepsi de pazar günleri kuruluyor. Haliyle pazar günü buraları gezmek için yola koyuluyorum.
Bitpazarı, pazar gece yarısından sonra başlıyor, yani sabaha karşı 03.00-04.00 civarında. Sayıları az olsa da belli bir kitlenin o saatlerde gittiğini öğreniyorum. Apik İşkembecisi’nin üst sokağında kuruluyor ve aklınıza ne gelirse var burada. Fakat Feriköy ve benzeri bitpazarlarından biraz farklı... Kıymetli eşyaların yanında çoktan çöpü boylaması gereken ya da boylamış da geri dönmüş bir sürü ıvır zıvır var. İlk model laptop’lar, plaklar, kıyafetler, takılar, boş çerçeveler, kutular, filmler, kitaplar... Pazara gelenler de en az pazarda satılanlar kadar çeşitlilik arz ediyor. Trans bireyinden Afrikalı’sına ki onların mahallesi aslında, hipster’ından yaşlı teyzelere kadar değişik hayatlardan insanlar görmek mümkün. Fiyatlar, bitpazarı konusunda uzman olan arkadaşımın dediğine göre pahalı.
Caddenin karşısına geçip semt pazarına gitmek üzere yokuşu çıkıyorum. Sebze-meyve pazarında fiyatlar gayet uygun. Tam gezerken kadınların arasında bir kavgaya şahit oluyorum. Ne olduğunu anlamaya çalışırken geriliyorum ama bakıyorum insanlar gayet sakin. Sanıyorum onlar için gayet normal bir durum. Zaten az önce birbirlerine demediğini bırakmayan iki kadın, dakikalar sonra birden susuyor ve ortam sakinleşiyor. Semtin Kürt’ü, Roman’ı, Afrikalı’sı da, Erasmus için gelmiş gençleri de buradan alışveriş yapıyor.
İnebolu pazarı ise semtin Kasımpaşa tarafına denk düşüyor. İnebolu’dan getirilen sebze, yumurta, peynir ve ekmekler satılıyor. Şehrin tam ortasında kendinizi bir anda bir köy pazarında hissetmenizi sağlıyor.