Tarihi Fantazya: Gerçek dünyadan uzaklaşmadan, çok uzakta kalmış tarih dönemlerinde geçen hikâyeler. Orta Çağ ve öncesinin sıkça konu/örnek alındığı bu eserlerde, o dönemlere yerleştirilmiş fantastik unsurlar kadar o yılların yaşam koşulları, gelenekleri ve kültürü de ilgi noktaları olarak karşımıza çıkar. İhsan Oktay Anar’ın “Amat ve Puslu Kıtalar Atlası” kitaplarını, Bram Stoker’ın “Dracula”sını veya Mary Shelley’nin “Frankenstein”ını bu türe örnek verebiliriz.
Metaforik Fantazya: Piyasadaki pek çok kitapta bu türün örneklerini görebiliyoruz. Fantastik ögeler öykünün temelini ele geçirmemiştir, sadece bazı bölümlerde karşımıza çıkarlar. Italo Calvino’nun “İkiye Bölünen Vikont”, Kafka’nın “Dönüşüm” eserlerinde örneğin…
Müstecaplıoğlu, “Bu tür kitaplarda yazar yarattığı fantastik olayı, derdini anlatmak için bir metafor olarak kullanır. Burada vurgulanması gereken, aslında tüm fantastik romanlarda çeşitli metaforların yer aldığı, ama bu tür kitaplarda yer alan metaforun eserdeki öneminin, içerdiği hayal gücüne nazaran çok daha fazla oluşudur” der.