Lübnanlı sanatçı Akram Zaatari’nin, Salt Beyoğlu’nun üç katına yayılan sergisi, video sanatı ve hatıralar arasında adeta organik ve bir o kadar da gerilimli bir köprü oluşturuyor. 

 

hatirlama-zanaati-g

Image 1 of 2

Kâğıdın ender bulunan, pahalı bir ürün olduğu çağlarda, “suni bir hafıza” oluşturmanın önemi büyüktü. Ars memorativa, diğer bir deyişle hatırlama zanaatı, doğal hafızanın güçlerini arttırmaya yönelik zorunlu kültürel ve entelektüel bir faaliyetti.
Sözel kültürün egemenliği, hikâye anlatıcılarının icat edip kullandıkları bu teknikle işliyordu. Okur-yazar olmadığınızı ya da çok önemli bir olay sırasında elinizde kalem-kâğıt bile bulunmadığını düşünün. Tek yol düşüncelerinizi ya da anılarınızı etkin bir şekilde organize etmenizdir. Hatırlama Zanaatı uygulayıcıları bunun için Ortaçağda “Yerler ve İmajlar Metotları” adını verdikleri bir disiplin geliştirmişler. Kabaca ve özetleyerek anlatmak gerekirse bu metot şuna dayanıyordu: Zihninizde herhangi bir bina kuruyordunuz. Mesela bir ev ve odaların her birine sonradan anımsamak istediğiniz imajları serpiştiriyordunuz. Bu sayede imajların serpiştirilme sırası bile birbirlerini çağrıştırmalarına olanak sağlıyordu. Hatırlamak ise hayaldeki bu binanın ve odalarının sanal olarak ziyaret edilmesiydi.

HATIRLAMA TEKNİKLERİ
Peki, videonun son derecede modern hatta “video sanatı” düşünüldüğünde post-modern bir teknik olması onu “hatırlama tekniklerinin” dünyasından uzaklaştırmış olabilir mi? Yoksa video sanatı “hatırlamanın hatırlanması” gibi bir formüle cevap verebilecek sanatsal bir aygıt mıdır? Bu yazıda böyle bir sorunun cevabını bulmak tabii ki mümkün değil ancak kimi sanat yapıtlarını deneyimlemek, çoğu zaman oturup birtakım meseleler üzerine sadece düşünmekten çok daha fazlasını sunuyor ve izleyiciyi provoke ediyor. Aralık ayı içinde gidip görebileceğiniz Lübnanlı sanatçı Akram Zaatari’nin, SALT Beyoğlu’nun üç katına yayılan sergisi, video sanatı ve hatıralar arasında adeta organik ve bir o kadar da gerilimli bir köprü oluşturuyor. Zaten video sanatı çıkış noktasını temsil ve gerçeklik arasındaki gerilimde bulur. Yani video sanatı için fotoğraf veya sinemanın başlattığı imgesel ifade biçimi, gücünü gerçeği olduğu gibi gösterme kapasitesinde değil, temsil ve gerçeklik arasında yaratılan gerilim ilişkisinden alır. Bu gerilimli ilişki esasında herhangi bir üretimin sanat olup olmaması konusundaki en belirleyici unsurdur. Video sanatı ile görsellik sadece seyirlik bir kurgu olmanın bir adım ötesine geçer ve artık görselleri, düşünmenin asli bir unsuru veya aygıtı haline getirmenin yeni yollarını keşfe

Yazı: Yiğit Yeşillik