Pınar İshakoğlu; genç, başarılı ve yaratıcı bir şef. Onun en büyük özelliği dünya çapında yeme-içme trendi haline gelen ve hayatı lezzetlendiren detayları ülkemize getirmesi. Son olarak Türkiye’nin ilk sanat oteli olan Casa Dell’arte içerisinde, tabaklarını misafirleri ile buluşturmasıyla büyük yankı uyandırdı. Gül Erçetingöz, İshakoğlu ile Türkiye’ye kazandırdığı ‘Private Chef’ konsepti ve yeme-içme dünyasındaki son trendleri konuştu…

 

Dünyanın konuştuğu yeme-içme trendlerini Türkiye’ye getiren yenilikçi bir şefsin, yani aslına bakarsak işin mutfakta bitmiyor… Mutfak sadece esas yeteneğini sergilediğin platformun, bu platformun arkasında ve önünde de birçok ayrıntı gizlemişsin. Bodrum’da, Casa dell’Arte içerisinde yer alan Ninu Restoran’da ‘Misafir Şef’ programı kapsamında 5 Eylül’e kadar lezzet tutkunları ile buluşacaksın. Bu buluşma nasıl gerçekleşti? Hazırladığın özel menüde neler var?
Bu buluşma Arya Kadın Girişimciler platformunun da kurucusu ve aynı zamanda Casa dell’Arte’nin sahibi Ahu Serter ile tanışmam ile gerçekleşti. Menüde Bodrum’un lokal lezzetlerini öne çıkarmak istedim, bunu yaparken de kendi imzamı ekledim. Yerel üreticileri ziyaret edip, ürünlerini tadarak menüme yön verdim. Mesela İtalyan mutfağından risotto’yu, yörede lezzetiyle meşhur kendime has baharatlarımla çeşnilendirdiğim oğlak etiyle birleştirdim.
Misafirlerine böyle özel bir deneyimi Türkiye’nin ilk sanat oteli olan Casa dell’Arte içerisinde yaşatman oldukça anlamlı aslında. Senin de tabaklarında keşfedilmeyi bekleyen bir sanat var. Sanatçı bir şef olarak iş başındayken neler yapıyorsun, neler düşünüyorsun? Sence yaptığın işin ne kadarı sanat?
Bir kere mutlaka arka fonda müzik, aklımdaysa tatlar ve kokular olmalı. Yemek pişirmek benim için biraz dünyadan kopmak, kaybolmak gibi bir şey. Küçüklüğümden beri mutfak benim kendimi ifade edebildiğim kaçış noktam oldu. Yaptığımız işin sanat olduğuna inanıyorum. Yemek pişirmek sadece doyurmak değil, esasen beş duyuya hitap ediyoruz.
Aynı zamanda dünyada büyük bir trend haline gelen Private Chef yani kişiye özel aşçılık hizmetini de Türkiye’ye getirerek yeni bir çağ başlattın. Bu hikâye nasıl başladı?
Londra’da stabil işime ek olarak yaptığım bir işti. Türkiye’ye döndüğümde bu konuda bir oluşumun var olmadığını gördüm ve kendi adımla markamı kurdum.

Bu kavram birçoğumuzun aklında soru işareti yaratıyor. Neler yaptığını biraz anlatabilir misin?
Kişiye özel aşçılar, sizinle birlikte bir haftalık beslenme programını oluşturur, alışveriş yapar, evinizin konforunda pişirir, yemekleri buzdolabınıza, buzluğunuza, pişirme talimatlarıyla birlikte yerleştirir. Size sadece ısıtmak ve keyfine varmak kalır… Misafir ağırlayacağınız özel günlerinizde evinizi bir restorana çevirir, sizinle menüye karar vermekten alışverişe, pişirmekten misafirlerinize yemekleri tek tek anlatmaya, yemek-şarap uyumu hakkında bilgi vermeye kadar tüm detaylarla ilgilenip, evinizi bulduğu gibi bırakıp size dostlarınızla keyifli saatler vadeder. Aynı zamanda mutfağınızda size özel yemek workshop’ları ve mutfak detoksu servisi de verir.

1 2 3