Restoranlar, bankalar ve diğer mekânların sanat eseri sergilemeleri için pek çok sebep var. Mekân sahipleri sanatsever olabilirler, sanatı destekleyen müşterilerinin gözüne girmek istiyor olabilirler veya sadece dekorasyonlarında farklılık yaratmak isteyebilirler. Four Seasons New York otelinin ortaklarından Julian Niccolini da bu noktaya parmak basıyor: “Sanat, insanları mekânınıza çekmek için iyi bir alternatiftir. Restorancılık çok rekabetçi bir sektör. Her gün oteldeki restoranımıza sanat eseri satın alabilecek zenginlikte 600 müşteri geliyor ve duvarlarımızda yatırım yapabilecekleri sanat eserleri görüyorlar. Bu yüzden sanat ve restoran, muhteşem bir ikili.”
Niccolini, olaya biraz materyalist yaklaşsa da, Türkiye’deki mekân sahiplerinin daha ılımlı bir bakış açısına sahip olduğunu söyleyebiliriz. Örneğin, Arnavutköy’ün sevilen mekânlarından Hudson sıkı bir sanat destekçisi. Yemek-sanat birlikteliğinin sadece sanatçıya değil, işletmeye de ne kadar faydalı olduğunu savunan yerlerden biri. Hudson’a göre, tüm dünyada restoranların sadece iyi yemek, iyi müzik, geniş kokteyl menüsü ve keyifli dekorasyonun ötesine geçip bir yaşam tarzı sunma yaklaşımı göze çarpıyor. Markanın bu altını çizdiği ‘yaşam tarzı’ tavrı, mekânları tercih edecek olan kitleyi de belirliyor, başka bir deyişle tercih edilme sebebi oluyor, diğer restoranlardan kendini ayırıyor. Hudson, BuBiProje ile ortaklaşa gerçekleştirdiği ‘Building Art Wall’ projesi kapsamında genç sanatçılarla her iki- üç ayda bir yeni proje ve sergilere ev sahipliği yapıyor. Yola çıkış nedenleriyse çağdaş sanatın günlük hayatta daha fazla yer bulabilmesine katkı sağlamak ve daha geniş kitlelerin sanatla entegre olabilmesi için alan yaratabilmek.