ZEYNEP BELER
Bilkent Üniversitesi Grafik Tasarımı bölümünden mezun olduktan sonra Leiden Üniversitesi Fotoğrafçılık Bölümü’nde yüksek lisansını tamamladın. Aldığın grafik tasarımı eğitimi, fotoğraf alanındaki çalışmalarına ne şekilde etki ediyor?
Yüksek lisansta sınıf arkadaşlarım sık sık grafik tasarım eğitimimin çalışmalarımda kendini belli ettiğini söylerdi. Önyargıyla yaklaştıklarını düşünürdüm çünkü bana göre ikisi örtüşmüyordu. Ancak pratiğim ilerledikçe buna katılmaya başladığım söylenebilir. Kareleri oluştururken neredeyse takıntılı bir biçimde formların dengesine odaklanabiliyorum. “Oluşturmak” diyorum çünkü tek kompozisyona çok fazla yoğunlaşabiliyorum, resim yapmaya benzer bir hal alabiliyor. Yalın belgeleme çabamın yanı sıra bir estetik kaygı var ama en nihayetinde işlerin etkisine katkıda bulunduğunu umuyorum.
Çalışmalarında kendi fotoğraflarını ve buluntu kareleri bir araya getirerek fotoğrafın hafıza ve geleneksel resimle olan ilişkisine referanslarda bulunuyorsun. Bu ilişkiden biraz bahsedebilir misin?
Son iki yıldır aslında fotoğraftan, pratiğimin ana aracı olarak biraz uzaklaştım. Yani kaynak olarak hep fotoğraf medyumundan besleniyorum ancak atölyede daha fazla vakit geçirmeye başladım. Fotoğraf benim için bir kişisel bellekleme ve arşivleme aracı ve hâlihazırda biriktirdiğim fotoğrafları da değerlendirmenin bir yolunu arıyordum. Fotoğrafı baskı dışında bir teknikle maddeleştiriyorum. Bunu yaparken de kendimi fotoğraf öncesi dönemin sanatçıları gibi hissediyorum.