“İşte bu görülme (bakma eyleminde hayat bulan), yani sanat ile insanın karşılaştığı anda meydana gelen değiş tokuş, saf bir değişimin aciliyetini çağırır: ‘Yaşamını değiştirmek zorundasın.’ “
Ali Smith
To-Be-Takei
To Be Takei / Takei Olmak
...hayata haysiyet ve kahkahayla katlanmak demek.
Bu nasıl bir hayat! Daha da büyüleyici olanı, nasıl bir duruş! Kahramanımız Pearl Harbour saldırısı sonrası çocukluğunu ailesiyle birlikte dikenli tellerin ardında geçirmiş. Halbuki kendisinin ve ailesinin Japon asıllı Amerikalılar olmak dışında saldırıyla hiçbir ilgileri yok. Dikenli tellerle çevrili kamp yılları sonrasında da peşini pek bırakmamış. Okulda hep “Japon oğlan” olmuş, oyunculuk kariyerinde stereotipik etnik rollerle boğuşmuş. Eşcinselliğini epey erken keşfedip yaşamasına rağmen, çok uzun yıllar Hollywood’un normları içinde saklanmak zorunda kalmış. Tüm bunlar depresif bir tablo çiziyor ama işte George Takei’nin olmadığı tek şey tam da bu. Filmi izlerken tanık olacağımız gibi, Takei olmak aslında fazlasıyla normal: Star Trek’in Kaptan Zulu’su, Clinton hükümetinde Japonya-Amerika ilişkilerinin elçisi, gey haklarının sesli savunucusu… Belki kendisinin de söylediği gibi, hayatındaki dikenli tellerin yarattığı acılara katlanmak için pozitif olmaktan başka çaresi yoktu. O da muhteşem George Takei oldu.
Yönetmen: JENNIFER M. KROOT
Gösterimler
15 Şubat 2015 14:30
Cinemaximum Fitaş Salon 1
18 Şubat 2015 17:00
Cinemaximum Kanyon