Yenilenme sırası Dolapdere’de. Üstelik Karaköy, Balat ya da Yeldeğirmeni’nde olduğu gibi kahveyle değil. Çare bu kez sanat!
Yıllar önce Bilgi Üniversitesi, kampüsünü Dolapdere’de açınca tartışmalar çıkmıştı. Şimdilerde hafta sonları düzenlenen Bit Pazarı’yla bir kesim tarafından uğrak semtlerden biri haline gelse de Dolapdere değişimini 2016 ve 2017’de tamamlayacak. Bugün yeni Koç Müzesi’nin inşası devam ediyor, uzun süredir konuşulan ancak henüz açılmayan Pilevneli Gallery’nin kurulacağı yer de yine Dolapdere. Ancak hepsinden hızlı davranan Dirimart oldu. Abdi İpekçi’deki galeri bundan böyle birbirinden farklı iki semtte varlığını devam ettirerek İstanbul’un sanat sahnesine katkı sağlayacak. Dirimart’ın kurucusu Hazer Özil, hem yeni galeri hem de semt hakkında merak ettiğimiz soruları yanıtladı.
Değişmekte olan Dolapdere’nin ilk sakini sizsiniz. Sizce neden galeri ve müzeler Dolapdere’yi mesken edindiler?
Fiziki şartlar yer seçimimizdeki önemli etkenlerden. Yeni mekânın Beyoğlu – Pera sanat hattındaki kültürel canlılığa katkı sağlaması gerekiyordu. Ancak diğer yerlerde gerekli büyüklükte alan bulmak zor. Sanatçılarımıza geniş imkânlar tanımak ve işlerini en iyi şekilde sergilemelerini istiyoruz. Onlara hak ettikleri mekânsal özgürlüğü sağlamak istedik. Bu sebeplere dayanarak galeri ve müzelerin neden Dolapdere’yi mesken edindiklerini anlayabiliriz.
Abdi İpekçi’de yer alan galerinin akıbeti ne olacak?
Dirimart Nişantaşı’nda sergiler ve diğer faaliyetler sürecek. İki farklı mekânda sergiler düzenlemeye devam eden tek galeri olarak iki semtte de varlığımızı sürdüreceğiz.
Dirimart Dolapdere, galeriden çok bir müzeyi anımsatıyor aslında. Yapı içerisinde bir heykel bahçesi de var. Dirimart’ın bu yeni alanının işlevi hakkında biraz daha detay verebilir misiniz? Burada Nişantaşı’ndan farklı olarak bizi neler karşılayacak?
Dirimart Dolapdere, müze ölçeğine yakın; iç ve dış mekânları aktif bir biçimde kullanarak sanat etkinlikleri ve toplantılara ev sahipliği yapacak. Üç boyutlu video işleri gibi farklı disiplinleri bir araya getiren çalışmaları sunabilecek bir alan yarattık. Aynı zamanda insanların keyifle vakit geçirebilecekleri bir sanat alanı ile Türkiye’deki sanat dünyasının dinamizmine katkı sağlamak, yayınlarımızla bilgi üretimine destek vererek, bu mekânı çok özel bir sanat alanı olarak hayata geçirmeyi hedefliyoruz.
Yeni alanın mimarı Markus Dochantschi. Kendisiyle yollarınız nasıl kesişti? Konuyu New York’lu mimarlık stüdyosuna teslim etme fikri nasıl doğdu?
Sanatçılarımızdan Haluk Akakçe bizi galeri tasarımı konusunda oldukça deneyimli olan, Studio MDA mimarı Markus Dochantschi ile tanıştırdı. O da hızlıca bu projeye dâhil oldu ve katkısı gerçekten çok büyük. Markus ile anlayışımız, bakışımız inanılmaz uyuştu; Dirimart markası için müze formuna yakın, ziyaretçisine tüm şeffaflığı ile hizmet veren, farklı etkinliklere ev sahipliği yapabilecek düzeyde esnek, 1000 m2’lik bir alan yarattı.
İnsanların sanata karşı olan ilgisi belki sosyal medya yoluyla da olsa gittikçe artıyor. Sanat ortamı şu anda Türkiye’de ne durumda sizce? İşler yolunda gidiyor mu?
Gayet iyimserim bu konuda. Galerilerin piyasadaki bütün belirsizliklere rağmen çok daha güçleneceğine ve büyüyeceğine inanıyorum. Ayrıca Türk sanatçıların büyük bir atılım içinde olduklarını düşünüyorum. Sanat ortamı çok daha fazla gelişecek ve profesyonelleşecek. Sanatçı ve alıcısı uluslararası sahadaki gelişmelerle birlikte, dünya ile iç içe olacak ve ilişkiler güçlenecek.
Dolapdere’ye ve şehrin sanat sahnesine karma bir sergiyle merhaba dediniz. Bir sonraki sergiler konusunda da ipucu alabilir miyiz?
Uzun bir programımız var. Ağırlıklı olarak karma sergide yer alan sanatçılarımız ile Nişantaşı ve Dolapdere’de yeni sergiler yapmayı planlıyoruz. Ayrıca listemize katılacak yeni sanatçılarımız da olacak.