24 Mayıs’a kadar Istanbul ‘74’te “While You Are Surfing” adlı kişisel sergisini görebileceğiniz Arslan Sükan ile sanat pratiği ve ağırlıklı olarak New York – İstanbul arasında geçen hayatına dair sohbet ettik.
Bilkent Üniversitesi İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü’nden mezun olduktan sonra New York’ta School of Visual Arts’ta fotoğraf eğitimi aldınız. Mimarlıktaki geçmişinizin fotoğraflarınızı etkilediğini düşünüyor musunuz?
Elbette bir etkisi oldu. Mekansal kavramlar ve bu kavramların insan psikolojisine olan etkileri, ilgimi çeken konulardan biri. Bu yüzden bu kavramı işlerimde göstermeye çalışıyorum.
Peki, kendinizi ifade etmek için sanatta var olan pek çok medyum arasından özellikle fotoğrafı seçmenizin ardındaki motivasyonlarınız nelerdi?
Üretimin hızlı ve kolay olması benim için en önemli etkenlerden biri.
2013 senesinde Galerist’te açtığınız ikinci kişisel serginiz “GÖRÜNmeyEn”de dünyadaki farklı galeri ve müzelerin çekimlerini kullanarak “beyaz küp” kavramını sorgulamıştınız. Bu sergideki işler sizin için neyi ifade ediyordu?
O sergide mekânın insan algısına ve sanat yapıtına olan etkilerini incelemeyi amaçlamıştım.
24 Mayıs’a kadar ISTANBUL74’de devam edecek kişisel serginiz “While You are Surfing”de ise dijital dünyada edindiğiniz deneyimleri fiziksel dünyadaki deneyimlerinizle karşılaştırıyorsunuz. Biraz sergideki işlerinizden bahsedebilir misiniz?
İşlerimde sanal dünya ve fiziksel dünya arasındaki sınırlara odaklanıyorum ve insanın farkında olmadan bıraktığı izleri ve etkileri gözler önüne seriyorum.
Son seri işlerinizde dijital dünyaya odaklanmaya nasıl karar verdiniz? Sizin bu dünyayla ilişkiniz nasıl?
Hem sosyolojik hem de fenomenolojik olarak görünürlük/görünmezlik meseleleriyle çok ilgileniyorum. Dijital dünyada neredeyse vaktimizin yarısından fazlasını geçiriyor olmamız, bu dünyanın görsel ağırlıklı bir dünya olması ve sosyal medyada fotoğrafın patlaması gibi gelişmeleri yakından takip ediyorum. Dijital ve fiziksel dünya arasındaki farklılıkların gerçeklik algımızı başka bir boyuta taşıması ve akıllı telefonlarla çektiğimiz fotoğraflar üzerine düşünürken aklıma böyle bir fikir geldi. Aynı zamanda benim de sanal dünyayla etkileşim halinde olmam, böyle bir iş yapma isteğimi güçlendirdi.
New York ve İstanbul’da yaşıyor ve çalışıyorsunuz. İstanbul mu yoksa New York mu? Bu iki şehir sizi nasıl besliyor?
İki şehirden farklı şekillerde besleniyorum. Sonuçta New York’ta olan herhangi bir şey, İstanbul’da yok; İstanbul’da olansa New York’ta yok.
New York ve İstanbul’daki sanat dünyaları arasında ne gibi benzerlikler ve farklılıklar olduğunu düşünüyorsunuz?
Çağdaş sanat çerçevesinden düşündüğümde iki şehir arasında karşılaştırılacak fazla bir fark olmadığını düşünüyorum.
En çok nelerden ve kimlerden ilham alıyorsunuz?
Hayatla ilgili her şeyden ilham almaya çalışıyorum.
İleriki günlerde sizi nerede, ne yaparken göreceğiz?
Eylül ayında, Pekin’deki Today Art Museum’da Renault koleksiyonunda olan işlerim sergilenecek.
Röportaj: Naz Cuguoğlu