17 Şubat – 1 Mart tarihleri arasında. !f İstanbul kapsamında Salt Beyoğlu’nda sergilenecek video enstalasyonu öncesinde Çiçek Kahraman’la bir araya geldik ve mahallede neler döndüğünü konuştuk. 

 

komsu-komsu-g

Image 1 of 3

Bir mahalle kurgulayın zihninizde. Arasında yürüdüğünüz, camdan cama devam eden sohbetlere tanıklık ettiğiniz o anları meselâ… Kurgucu Çiçek Kahraman’ın sanat projesi “Mahalle” tam da böyle. Onu, “Ses”, “Tatil Kitabı”, “Uzak İhtimal” ve “Bizim Büyük Çaresizliğimiz” gibi filmler için yaptığı kurgulardan tanıyoruz. “Yaptığım iş gereği ve merakımdan dolayı sürekli çağdaş sanata ilgim vardı” dese de onu ilk kez bir video enstelasyonuyla bu ay Salt Beyoğlu’nda izleyeceğiz. İki yıl (hatta belki de biraz daha fazla) önce yaklaşlık 700 filmden oluşan bir arşivin içine dalıyor Kahraman... Yeşilçam’ın alt başlıklarından biri olan “mahalle” temalı filmleri ayıklıyor. Kültürümüzün sembollerinden biri olduğundan, eline bu sayının yarısı kadar bir liste çıkıyor tabii. Nihayetinde 40 filmin beş dakikalık bir kurguya sığdırılmış hali ise Salt’ın birinci katında sanat ve filmseverlere ulaşmayı bekliyor. Gerisini Cihangir Journey’deki sohbetimizde öğreniyoruz.

İtiraf etmem gerekirse projeyi duyduğum ilk andan bu yana garip bir heyecan sardı beni. Son halini merak ediyorum ama ortaya çıkış hikâyesi de aklımı kurcalıyor…
Fikir bana da ilginç geldi. Arkadaşımın Kurtuluş’ta çektiği filmini kurgularken geldi aklıma. Yönetmen camdan bakan ve sohbet eden insanları da çekmiş. Bir dönemi hatırlattı bana. İnsanların camlarda birbirlerine nasıl rol kestiklerini düşündüm. Yeşilçam’ı anımsattı. Diyalogların camdan cama çekiliyor oluşu eğlenceli bence.

Video’nun sergilenmesi nasıl olacak?
Karşılıklı iki duvarın üzerine yansıtılmış bir projeden bahsedebiliriz. Bir koridor ya da sokak gibi bu duvarların arasından geçerek, iki apartman yüzeyi arasında yürüyormuş hissini vermek istedim.

Tıpkı mahalle gibi işte. Bir devamlılıktan da söz ediyoruz o halde.
Tabii. Camlarda çok çarpıcı şeyler konuşuluyor. Mahrem şeyler de. Yeşilçam’daki mahalle temsilinde mahremin evde değil, mahallede sınırlandırıldığını görüyoruz. Mahallelerin mahkeme gibi kurgulandığını da düşünüyorum. Perdenin arkasındaki gözler sürekli bizi izliyor.

İki seneyi aşkın bir süreden bahsediyorsak, ilerleyen günlerle birlikte projeye bakış açınızda bir değişiklik oldu mu?
Oldu… Bir bakıyorsun bir pencereden biri bir şey söylüyor, ardından diğeri susuyor. Ne yapacağım? Orada donmuş kare kullanamam. Başta hepsinde donmuş kare kullandım ama sonradan çok sıkıcı olduğunu düşündüm. Sadece camda konuşan insanların olmadığını fark ettim. Camın ardına hapsolan insanlar meselâ. Aslında hayal ettiğimden daha güzel bir noktaya geldim. Kendimden bir şeyler kattım. Başta fikir kolaj gibi duruyordu. Ardından daha organik bir hal aldı.

Kolaj dediğiniz için sormak istiyorum; kurguyla kolaj arasındaki fark nasıl?
Ben daha çok bulmaca gibi bakıyorum aslında kurguya. Yapısal bir şey... Çünkü ortaya çıkarmak istediğiniz bir şey var. Kolaj biraz daha farklı malzemeleri, farklı şekillerde bir araya getiriyor. Hele burada, üç boyutlu bir mekânın kurgusunu yaptım.

Salt’ta The Clock’u seyretmiş miydiniz geçen sene?
Evet, hatta sonrasında Christian Marclay ile röportaj yaptım. Çok etkilendiğim bir sanatçıydı. Diğer ülkelerde izleme fırsatı bulamamıştım, buraya geldiğini duyunca da çok şaşırmıştım. Onunla tanışmak çok güzeldi ve ben Clock’a bayıldım! Gerçekten muazzam bir kurguydu. Yani toplam 15 gün kaldı ve bende sadece sabaha karşı olan birkaç saatini kaçırdım. 3’le 9 arası sanırım. Sen?