Tarihi bir kilise misafirhanesinde iki ay önce açılan Andrea Karaköy, farklı dekorasyonu ve iyi yemekleriyle, sizi tarihte bir yolculuğa çıkarıyor.
Lüks restoranlar, üçüncü dalga furyası derken Karaköy’ün akıllara kazınan bohem ruhunu görsel anlamda da yansıtacak bir yeme-içme mekânı ortaya çıkmasını bekliyorduk. Yardımımıza Andrea Karaköy yetişti. Açılışıyla birlikte geçmişle moderni başarıyla birleştiren Andrea’nın kapısından içeri girer girmez sizi saran nostaljik hava, tarihi ambiyans ve eklektik tasarım dokunuşları, buranın farklı bir yer olduğunu kabullenmemizi sağladı.
1867’den kalan tarihi bir binada hizmet vermeye başlayan Andrea, adını binanın üst katındaki Aya Andrea Kilisesi’nden alıyor. Yapının orijinalliğini bozmadan, onlara verilen iki katı öyle güzel bir şekilde tasarlamışlar ki; mezattan ve antikacılardan satın alınan mobilyalar, yerli tasarımcıların elinden çıkma objeler, farklı yemek alanları ve arka taraftaki avlusuyla Andrea’nın sizi etkisi altına almaması mümkün değil. Bir zamanlar kilise misafirhanesi olarak kullanılan ve hâlâ içindeki kilisede pazar ayinleri düzenlenen binanın Andrea’ya tahsis edilen iki katı, bir yıl kadar önce büyük bir tadilat geçirmiş. Bir süre kapalı kaldıktan sonra uzun yıllardır İstanbul’da mekân işletmeciliği yapan Melih Doğan ve Andrea’nın müdürü Fatih Bayram’ın hünerli ellerine teslim edilmiş. Giriş bölümü kafe ve brasserie olacak şekilde tasarlanan mekânın arka kısmındaki avlu, çarpıcı duvar resimleri ve renkli mobilyalarıyla dikkat çekiyor. Avludaki merdivenlerden çıktığınızda, sağ tarafta sizi 75 kişilik restoran bölümü, sol tarafta ise küçük, özel bir yemek odası karşılıyor.
Andrea Karaköy’ün sloganı “İyi yemek, iyi müzik, iyi içki”. Zengin bir sabah kahvaltısıyla güne başlayan mekân, öğle ve akşam yemeği de sunuyor. Hatta ileride özel bir öğle menüsü yapacaklarını da öğrendik. Dünya mutfaklarını birleştiren menüde az kalem ama çok lezzet var. Başlangıçların ağırlıklı olduğu menüde peynir tabağı, Boşnak etli humus, trüflü ve parmesanlı patates kızartmasıyla sunulan mini burger, kemiksiz tavuk kanatları, salatalar, karidesli risotto, buharda pişmiş somon ve iki farklı çeşitte bonfile dikkat çekiyor. Son dönemlerde moda olduğu üzere Andrea da akşam yemeğinden sonra bir kulübe dönüşüyor. Deep house ve jazzy house müziklerin ağırlıklı olduğu mekânda, perşembe günleri İtalyan DJ Valeria setin başına geçiyor. Salı günleri DJ Cenk Erdem, 80’ler ve 90’ların Türkçe şarkılarını çalıyor. Cuma ve cumartesi de çeşitli DJ performanslarıyla eğlence sabaha karşı 03.00’e kadar devam ediyor. Müziğe ise Andrea’nın orijinal tarifli kokteylleri eşlik ediyor.