BAŞAK DAŞMAN: “Sam’i tercih ederdim”
“Çok sevmek, şiddet görmek, aldatılmak ve terk edilmek.” Rebecca’nın tüm bunlarla baş etme yolu kendini alkolle uyuşturmaktan geçiyor. Rebecca’ya hayat verirken kendinize yakın bulduğunuz ve/veya zorlandığınız bölümler oldu mu?
Çok sevdim. Buna izin verdiğinizde zaman zaman karşınızdaki insanların acımasız taraflarıyla yüzleşmek zorunda kalabiliyorsunuz. Baş etmek için herkes kendine göre bir yol deniyor. Rebecca alkole sarılmış olabilir. Başka biri antidepresanlarla ayakta durur, bir diğeri işini arkadaşlarını değiştirir, biri meditasyona başlar. Bence konu kişinin hangi yolla içindeki acıyla savaştığının yanında, bizim o kişiyi bu yüzden yargılayıp yargılamadığımızda. Alkole başvurmak güçsüz bir seçim gibi görünebilir, belki öyledir de ama insanlar güçsüz düşer. Gerçek güç yeniden ayağa kalkabilme cesareti gösterebilmektir. Ancak asıl güç, yanındaki düştüğünde, yargılamadan ve acımadan onun yanında durabilmektir. Elbette Rebecca’yı sahiplenirken zorlandığım birçok taraf oldu. En çok da birine böylesine bağlanıp hayatını sadece onun varlığıyla açıklamaya çalışmanın nasıl bir his olduğunu anlamaya çalışırken.
Rebecca ve Sam arasında yaşananların farklı bir biçimde devam ettiği bir alternatif son düşündüm oyundan sonra. Sizin onların ilişkisine yaklaşımınız nasıl? Aşkın birtakım kalıplara girmesi şart mıdır?
Rebecca ve Sam için bence zor. Çünkü Rebecca değişmeye, bildiği hayatın dışında bir hayat daha olduğunu anlamaya yeni başlıyor. Değişim zaman alan bir şeydir. Aşkın a-seksüel bir şey olduğuna inanırım ama cinsel yönelimlerimizi bedenimiz ve ruhumuz seçer. O yüzden Rebecca ile Sam’i beraber hayal edemiyorum. Onların hikâyesinin ‘mutlu sonu’, beraber olmaları değil, birbirlerini tanımış ve sevmiş olmaları ve bu yeterince güzel.
Oyundaki üç rol de birbirinden derin ve güçlü. Rebecca olmasaydınız, diğer iki rolden hangisini oynamak isterdiniz?
Anna ve Sam’i çok seviyorum. İkisi de harika roller. Dünyaya bakarken hissettiğim şeyler Anna’ya yakın, onu çok iyi anladığımı hissediyorum. Güçlü tutmaya çalıştığım tarafım Anna gibi içine kapanmamak üzerine hatta. En çok o yönümü parlatmaya çalışıyorum, çünkü en hassas tarafım o. Sam gibi bütünüyle kabul görmeyen biri olmak hakkında ise hiçbir fikrim yok o yüzden Sam’i tercih ederim herhalde.
Üstünüz başınız epey batıyor, o boyalar kolay çıkıyor mu?
O boyaların çıkma hikâyesi, başka bir oyunun konusu olabilir. Ama ne demişler kirlenmek güzeldir hele de kirlenirken renkleniyorsak…