Hiçbir olay bana bu kadar umut veremezdi, hem de eylemlerde yaşanan ağır hayvan yaralanma ve ölümleri bilançosuna rağmen. Neden? Çünkü bu gezegen, tarihinde ilk defa kendisi zor nefes alırken köpeklerin gözüne süt döken insanlar gördü.
İnsanlık için eskisinden daha umutluyum
Hayatımın bu noktasında, ilk aylarını meteor düşmediği için Mayalara söverek geçirdiğim 41’inci yaşımda aniden polis memurlarına ve amirlerine teşekkür etmek boynumun borcu oluverdi. Gezi Parkı’ndaki ağaçlar için başlayan küçük, pasif direniş eğer sınır ötesi harekat gibi bastırılmaya çalışılmasaydı, gözümde muhtemelen romantik bir gençlik hareketi olarak kalacaktı. Kısa sürede unutacak, geçip gidecektim. Oysa haftalardır yaşanan “halkı devirme” girişimleri pek çok insan gibi benim de içimde hiç yoktan insanlığa dair umutlar yeşertti. Gördüm: Pasif direniş halinde insancıl taleplerle oturan, yürüyen, gülen, şarkı söyleyen, kitap okuyan, dans eden bu insanlara zalimce şafak operasyonu düzenlendiğinde, koşarak yardıma yetişen yüzü aydınlık ne çok insan varmış, gördüm! Sadece Türkiye’de! Hiçbir olay bana bu kadar umut veremezdi hem de eylemlerde yaşanan ağır hayvan yaralanma ve ölümleri bilançosuna rağmen. Neden? Çünkü bu gezegen, tarihinde ilk defa kendisi zor nefes alırken köpeklerin gözüne süt döken, abluka altında akıllı telefonlarından sosyal medyaya girip yaralı kediler için yardım isteyen sıradan faniler, eylem yerine hemen yardıma koşan veteriner hekim odaları, ücretsiz tedavi için kapılarını açan özel klinikler gördü. Benim gibi bir insan hayattan başka ne bekleyebilir ki? Saldıranların ve saldırtanların ıslahından başka…