Osho “Aşk sahip olmak değildir, aşk anlamaktır” der. Biz de öyle yaptık ve 2011 Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde beş ödül kazanan Zenne filminin yönetmenleri Caner Alper ve Mehmet Binay’in ağzından birbirlerine olan sevgilerini aktaralım istedik. İş hayatlarında da birlikte olan bu çift aşklarını özgürce yaşıyorlar.

ozeldosyagal2

Image 2 of 3

Uzun ilişki veya evlilik sürdürmek günümüzde çok zorlaştı. Herkes kendi ayakları üzerinde durabildiği için çabucak sevgilisini/eşini terk edebiliyor. Bu konuda eşcinsel ilişkiler için neler söyleyebilirsiniz?
Caner:
Yine genelleme yapmaktan çekinerek konuşmak isterim. Nerede olduğunuz, hayatta ne aradığınızla alâkalı sanırım. Cinsel yönelimin o kadar önemi yok. Eşcinsellerin bazıları cinsel özgürlüklerinin tadını çıkarmayı ve hep bekâr olarak kalmayı tercih edebilirken, heteroseksüeller bu meseleyi büyük bir probleme çevirip hayatlarını zindan edebiliyor. Yine kimi gay çiftler, anne veya babalarının iletişim ve birliktelik kurallarıyla büyük sıkıntılar yaşarken, heteroseksüel bir çift, çocukları ve uzun süreli birlikteliklerine rağmen kendilerine özgür alanlar bırakabiliyor. Görüntülerin ortalama ikişer saniyede değiştiği bir dönemde iki insanın uzun yıllar boyunca birbirine bakmaktan sıkılmaması bir mucize. Bu ancak sürekli bir değişimle mümkün sanırım.
Mehmet: Bizim etrafımızda 20 yıldan fazla süredir beraber olan ve hâlâ birbirine sıkı sıkıya bağlı duran eşcinsel çiftler var. Caner’le tanıştığımız zamanlarda birliktelik kurmuş olan heteroseksüel arkadaşlarımızın çoğu ayrıldı veya boşandı; ikinci, üçüncü birlikteliklerini yaşıyorlar. Belki de bu bir tesadüftür ama ben bazı LGBT bireylerin birlikteliklerinde çok daha açık ve net olabildiklerini, daha dürüst yaşadıklarını, gerçek bir arkadaşlık kurabildiklerini görüyorum. Heteroseksüel çiftler çoğu zaman toplumun onlara biçtiği şablonlar içinde hapsolup birbirlerinden ve birlikteliklerinden sıkılıyor.

Eşcinsellerin bir araya gelme şartları daha zor olduğu için daha kuvvetli ilişkiler kurduklarını söylemek doğru olur mu?
Caner:
Daha az bir sayı içinden birbirlerini bulmalarının zorluğunu kastediyorsanız buna katılmıyorum. Benzer cinsler samimi ilişkiler oluşturabilir ve hayattan ne beklediklerini dürüstçe birbirlerine itiraf edebilirlerse kuracakları ilişkinin daha uzun süreli olacağına inanıyorum. Toplumun zaten dışladığı iki bireyin, o toplumun zorlayıcı kimi değerine sahip çıkmadan aşkı ve arkadaşlığı özgürce yaşayabilmeleri, birlikteliklerine kuvvet katacaktır elbette.
Mehmet: Ben LGBT bireylerin birbirlerine daha sıkı sıkıya sarıldıklarını görüyorum. Hem arkadaş olarak hem de sevgili olarak. Azınlık olduğunuzda, sahip olduklarınıza daha iyi sahip çıkıyorsunuz.

Sevgililer günü sizin için önemli mi? Eğer öyleyse bu yıl 14 Şubat’ı nasıl geçireceksiniz?
Caner:
Önemli değil dersem, darılır mısınız? Biz yılda üç-beş defa Sevgililer Günü havasına gireriz. O çok gitmek istediğimiz tatilden dönerken koltukları geriye yaslayıp göz göze geldiğimiz anda, yapacak acil hiç bir işimizin olmadığı saatlerde, Japon haftası olarak nitelenen yemek dâhil pek çok şeyi yatağa taşıyarak film izleyip kitap okuduğumuz bir pazar gününde... Ya da beklenmedik bir başarının ardından doygun halde evimize geri döndüğümüzde…
Mehmet: “Seven insana her gün Sevgililer Günü” desem klişe olacak ama sanırım 14 Şubat, yılda birden fazla yaşanmayı hak eden bir anlama sahip.

2015 yılında gösterime girecek yeni filminiz “Drawers’ın (Çekmeceler) konusundan, çekimlerden, oyunculardan biraz bahseder misiniz?
Caner:
Çekmeceler son 25 yılın hikâyesi, çok uzun sürede çekilip montajlanacak. 70’lerin sonundan neredeyse günümüze kadar bir kızın babasıyla yaşadığı sorunlu ilişkinin tahribatlarını seyredeceğiz. Ece Dizdar, Tilbe Saran, Taner Birsel, Nilüfer Açıkalın ve daha pek çok harika oyunculmuz, çok keyif alarak birlikte çalıştığımız bir ekibimiz var. Çekimlerin ilk iki haftasını geçtiğimiz aralık ayında tamamladık. 2 Haziran’da yeniden motor diyerek altı hafta daha çekeceğiz. Çok heyecanlıyız.
Mehmet: Çiftlerin birlikte zor işlere girişmeleri bence aşklarını da tazelemeleri açısından önemli. Sinema bizim için böyle bir şey. Her defasında yepyeni bir dünya oluşturmaya çalışıyoruz. Günlerimiz, aylarımız, yıllarımız birlikte bir şeyler yaratmak üzerine yoğunlaşıyor. Çekmeceler o açıdan çok keyifli. İleride çekmek istediğimiz başka hikâyeler de var, hangisi gerçekleşir bilemiyoruz ama birlikte hayal etmek, sanırım birlikte yaşanan hayata daha da anlam katıyor.