Sokak hayvanlarının ya da evcil hayvanların çocuğunuza zararı olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Bu yazı konu hakkındaki tüm önyargılarınızı değiştirecek.
pet3
Özlem Calp Egeden: “Hamile kaldığınızda doktorunuz size evcil hayvanınızı göndermeniz gerektiğini söylüyorsa, doktorunuzu değiştirin! Evcil hayvanınızdan çok kendinize ve çocuğunuza iyilik yapmış olursunuz.” Onunki, sokakta bulduğu her hayvanı eve taşıyan ve ailesinin, bu sevgisini kuşla, kaplumbağayla tatmin etmeye çalıştığı sayısız çocuğun hikâyesinden biri. “Ama ben hep daha fazlasını yapabilmek, sokaktaki hayvanlara yardım edebilmek istiyordum.” Özlem Calp Egeden’in (34) bir kızı var. Maya (4) bahçedeki civcivleri saymazsak, ailenin en genç üyesi. Biri travmatik üç kedi ve bir köpeğin yaşadığı eve insan bebek olarak katılmış. Hamile kaldığında klinisyenlik yapıyor, uzun saatler çalışıyor, haftada iki gün de dış hasta ziyaretlerine gidiyormuş ve ilginçtir ki, Özlem Calp Egeden de, konuştuğum tüm anne veterinerler gibi hep toksoplazma-negatif kalmış. “Sağ olsun doktorum Herman İşçi bu konuda soğukkanlı yaklaşımıyla beni rahatlattı. Yıllardır sizinle yaşayan evcil hayvanlar hemen günah keçisi haline getirilse de, iyi yıkanmamış salata benzeri gıdalar ve çiğ et ürünleri daha büyük risk faktörü. Parazit uygulamaları düzenli yapılan bir köpekten veya kediden, hatta bence sokaktakilerden de korkmasın anneler. Isırır mı, tırmalar mı, tırmalarsa çocuğuma kuduz bulaşır mı? Kuduz hayvan iki dakika oyun oynayıp sonra ısırmaz, tırmalamaz. Ne olur bu konuda biraz bilinçlenelim ve çocukları da korkutmaktan vazgeçelim. Hayvanlara temas ederek büyüyen çocuklar, nasıl davranmaları gerektiğini de öğreniyor, empati duygusunu küçük yaşlardan itibaren geliştirerek algısı açık, merhametli yetişkinler haline geliyor. Gökçe Avcı Sönmez: “Dışarıdaki hastalara Çınar, ben, Angel birlikte gidiyoruz hep.” Gökçe Avcı Sönmez’le (35) söyleştiğimizde, Angel hayattaydı henüz. Söyleşiden kısa bir süre sonra kaybettik onu. Koca kızın güzel anısına, söyleşiyi aynen yayınlamaya karar verdim. Çınar’a anı olsun diye. Gökçe Avcı Sönmez’in iki yaşında bir kızı var, Çınar, onun da dokuz yaşında danua harlequin cinsi, hemen hemen at boyutlarında bir ablası, Angel. Fantastik çocuk kitabı gibi bir hikâye! “Kedilerimiz de var ama onlar kliniğimizde yaşıyor, Angel bizimle her yerde.” Hamile kaldığında klinisyen hekimlik yapıyormuş: “Yaşantımı aynı şekilde devam ettiriyor olmak daha güçlü bir hamilelik geçirmemi sağladı. Çocuğumun da bağışıklığını güçlendirdiğime inanıyorum.” Çınar 40 günlükken işe dönmüş. “Ama yalnız dönmedim. Biz çalışmaya Çınar’la beraber başladık. Evde kaldığım süreçte arada bir kliniğe gidiyordum, fakat 40. günde mecburen döndüm işe. Daha doğrusu evle işi bir araya getirdim. Kızıma kendim bakıyorum. Onun için o zamandan hekim odamın içinde organize olmuştum zaten, yatak, dolap, mutfak. Evine gittiğim hastalara da beraber gidiyoruz Çınar’la.” Henüz parmak kadar, yeni doğmuş kızı Çınar’la bir metre yüksekliğindeki koca kızı Angel’ı tanıştırma hikâyesini ise şöyle anlatıyor: “Kızlarım ilk karşılaşmalarını hastaneden çıktığım gün arabada yaşadı. Ben şanslı bir anneyim. Angel çok sakin bir köpek. Tüm zamanını benimle geçirdiği için benim birilerini sevmeme, kucağıma almama, eğer ben izin vermezsem onlara yaklaşmamaya çok alışık, insan gibi her şeyi anlıyor. Hayvanınızı çok iyi tanımalısınız. Çocuğunuz gibi, ne isteyip ne istemediğini, neyi sevip neyi sevmediğini bilmelisiniz. Ayrıca, çocuk için küçük dostlarımızın hayatlarımızın içindeki yerlerini kısıtlamazsak, onlar da yeni kardeşe o kadar çabuk alışıyorlar. Çınar çok sosyal, sakin, huzurlu bir çocuk. Ben bunu hayvanlarla ve insanlarla iç içe olmasına bağlıyorum. Algıları çok açık, çok güzel gözlemliyor ve attığı adımları dikkatlice atıyor. İnsanlara ve hayvanlara önce temkinli, sonra yavaş yavaş ve kocaman bir sevgiyle yaklaşıyor.”
Ece Paylan Giray: “Hamile kaldı diye dostlarını sokağa atan, barınağa bırakan insanlara çok kızıyorum. Burada büyük rol veteriner hekimlere, kadın doğum doktorlarına ve çocuk doktorlarına düşüyor.”
Ece Paylan Giray (36), küçükken anneden gizli eve yavrular getirip bakanlardanmış. “Tek isteğim veteriner hekim olmak, bütün hayvanlara bakmaktı, hiçbir hayvanı ayırt etmezdim” diyor.
Hamileliğini son güne kadar klinik ortamında sorunsuz yaşamış. Böyle bir ortamda çalışmaktan, bebeğini evdeki kedisi Sos’la (9) köpeği Sushi’nin (3) yanına katmaktan herhangi bir endişe duymamış. “Hayvansever jinekoloğum Serhat Sakız da benim gibi bu konuda bilgili olduğundan çok rahat ettim. Toksoplazma testim negatif çıktı. Jinekoloğum buna çok şaşırdı. 13 yıllık hekimdim ve bana bulaşmamıştı. Gebeliğim süresince sadece buna dikkat ettim, ama kedimden, köpeğimden çok dışarıda bir şey yememeye, salataları yıkamaya, çiğ gıda tüketmemeye ve aşısız hayvanlara eldiven ve maskesiz yaklaşmamaya dikkat ettim.” “Kedi ve köpeğin çok az hastalığı zoonoz” diyor. Zoonoz, insana geçebilen demek. “İkilemde veya baskı altında kalırsanız, konuyu bir bilene, yani bir veteriner hekime danışın. Tüyleri kist yapar, ısırır, tırmalar; bebek düşer, mikrop kapar… Cahilce o kadar çok inanış var ki. Burada büyük rol veteriner hekimlere, kadın doğum doktorlarına ve çocuk doktorlarına düşüyor. Beraber blog’lar ya da kamu spotları hazırlanırsa, bilgi kirliliği de önlenmiş olur.” Çocuk gelişimine çok olumlu etkileri olan hayvanların tek çocuğun yalnızlığını gidermedeki rolü çok daha büyük. Ece Paylan Giray: “Kardeşi olmayan çocuk hayvanla büyüyünce o boşluğu doldurabiliyor, onunla paylaşıyor, oynuyor, konuşmadan anlaşabiliyor, biraz büyüyünce sorumluluk sahibi oluyor, vicdanı gelişiyor, eğleniyor. Bence bütün çocuklar hayvanları sever, sonradan ebeveynleri yüzünden değişirler. Güzel, saf bir paylaşımdır onların arasındaki. Psikolojik katkısı dışında, alerjenlerle yaşamak çocuğun bağışıklık kazanmasını sağlıyor. Alerjilerini yendikleri biliniyor. Köpeklerle dolaşırken saat kavramını öğreniyorlar. Egzersiz yapıyor, sevgiyi öğreniyorlar...”