NURAY MUŞTU, İLETİŞİM VE OPERASYON YÖNETİCİSİ
Festivalde geçirdiğim 30. yılın sonunda bir anda kendimi, oğlumla dövme tartışmaları yaparken buldum. Bir taraftan ondan bunu olabildiğince ertelemesini isterken, bir taraftan da afişlerdeki dövme temasını fırsat bilerek aradan çıkarabileceğinin esprilerini yapıyorduk. “Motosiklet Günlüklerini” çok seviyor o. 30 yıl tabii, dile kolay. Her dönem öne çıkan şeyler, zorluklar değişiyor. 30 yıl önce her bir film için ayrı ayrı dosya açtığımı hatırlıyorum. Şimdi hepsini bilgisayarlardaki sanal klasörlerle halledebiliyoruz. Eskiden sadece film gösterip konuk ağırlıyorduk. Şimdi çeşitli organizasyonlar da yapmaya başladık. “Köprüde Buluşmalar” gibi özel bölümler düzenliyoruz. Katalog basılmadan önce ozalit beklerdik, artık hepsi mailimize düşüyor, postanın gelmesini beklemiyoruz. Düzeltileri anında yapabiliyoruz. 30 yıl boyunca en çok teknolojinin katkılarını gördüm. Festivalde ilk kez izlediğim “Firavun’un Mahkemesi” filminden bu yana çok şey değişti. 35 mm’lik kocaman film kutuları gelir, altyazıları hazırlayacak arkadaşları çağırıp, ön gösterim yapardık o zamanki ofisin bodrum katında. Çünkü o yıllarda lazer teknolojisi yoktu. Filmlere simultane çeviri yapılırdı. Bir keresinde ufak bir çocuğun sinema salonunda simultane çeviriden rahatsız olup isyan ettiğini dahi hatırlıyorum. Tek haberleşme aracımız ev telefonuydu. Bu insanlar ancak akşam evlerine gittiklerinde bir aksilik olup olmadığının haberini verebilirdi.