Sergiyi kurgularken yaşadığınız zorluklar oldu mu? Karanlık zamanlardan geçiyoruz ve LGBTİ kendini yoktan var etmiş bir hareket olarak bize umut olabilir. Ancak arşivlere bakınca eskiden daha özgür olduğumuzu hissettim ve umutsuzluğa kapıldım. Bunu bu kadar çarpıcı bir şekilde görmek çok etkileyici.
Beni hayatımda duygusal olarak en çok zorlayan projelerden biri oldu çünkü o tarihin içinden geçmek, o mektupları okumak, nerelerden gelindiğini, neler söylendiğini öğrenmek çok etkileyici. Bugün yaşadığımız birtakım krizlere dair işaretlerin çok önceden verildiğini ama onları bir şekilde görmediğimizi fark etmek çok değişik bir his. Onu kurgulamak, o malzemeyi herkesle paylaşılabilir bir duruma getirmek zordu çünkü içlerinde çok özel ve hassas anılar var. Örneğin itiraflar var, insanlar kamuda çalıştıkları zaman okunmalarını istemiyorlar. Herkes görünür olamıyor, bu toplumda görünmeyen çok fazla insan var. Kimliklerini görünmez bir şekilde yaşayan… Bunları da gözeterek bu arşivi görünür hale getirdik ama görünmeyen kısmına da vurgu yapmak istiyoruz.
Sergi beni çok heyecanlandırıyor. Zira sansür nedeniyle sanatçıların başka yerlerde gösteremeyeceği işlere kucak açtınız. Galerilerin ve kurumların göstermeyeceği işler, hatta çalışmayı tercih etmediği sanatçılar var; o yüzden çok değerli. Umarım bu sergiler devam eder…
Öyle umuyoruz. En önemli kısmını atlattığımızı düşünüyorum. Benim için bu serginin en zor tarafı o duygusal yük ve onu çözümlerken hızla analiz edip ilerlemeye çalışmaktı. Kırşehir’den, Kahramanmaraş’tan, cezaevlerinden mektuplar var, bunların insanların hayatında nasıl yer ettiğini görmek önemli. İnsanların yalnız ve garip hissettiği bir zamanda, hareketin karşılıklı bir destek doğurduğunu görmek ve gösterebilmek benim için en zor kısmıydı. Sanatçılarla çalışma kısmı çok akışkan bir şekilde gelişti ve koleksiyonerler de çok anlayışlı davrandı. Kapısını çaldığımız herkes bizi sahiplendi ve destek verdi. Böylece bu malzemeyi kurgulamaya zamanımız oldu. Arşivin bu sergideki varlığı önemli. Kaos’un çok inatçı kurucuları var; en ufak detayların, haberlerin, dergilerin ciltlenerek saklanması inanılmaz. İzleyicilere o malzemeyle zaman geçirme şansını vermek önemliydi.
Serginin isminin “Gelecek Queer” olması da bu bağlamda anlamlı. “Henüz queer değiliz, queer gelecekte mümkün, biz onu günümüze taşımak istiyoruz” diyorsunuz.
Geleceği düşünerek bugünü yeniden kurgulamak istiyoruz. Öyle bir zamandan günümüzü görmeye çalıştığınız zaman bugüne bakış da değişiyor. Queer, LGBTİ hareketi içinde bir mücadele olarak okunuyor. Ben “Gelecek Queer”i farklı bir alan, yeni bir hayal gücü düzlemi ve estetik kod olarak düşünüyorum.