Türkiye’deki gay’ler kendi içlerinde bile o kadar bölünmüş durumda ki bir etkinlik düzenlemek çok zor! Zira İstanbul’daki gay’lerin bir barda toplandığında yaptıkları tek şey birbirlerini süzmek oluyor.
gaylervesehirhayatigal1
Gay’lerin şehirlerle kurdukları ilişkiler iki nokta ile özetlenebilir: Kendilerini yaşadıkları şehirle özdeşleştiren gay’ler veya yaşadıkları şehirde hapsolmuş gay’ler. Hangi gruba dâhil olduğunuz kültürel hinterlandınızın nereye uzandığı, içinde yaşadığınız toplumun sosyolojik, tarihsel, çevresel koşulları ve kendinizi gay olarak tanımladığınızda kimliğinizi toplumun içinde ne derece ve nasıl yaşadığınızla doğrudan ilintilidir.
Geçtiğimiz hafta New York’ta 90’a yakın gay ile St. Patrick’s Day kutlamalarına katıldım. New York’ta Facebook, Twitter ve Whatsapp üzerinden birbiriyle iletişime geçen 90 gay olarak, St. Patrick’s Day’i kutlamak için 15 Mart Cumartesi akşamı Financial District’te yer alan dört barda “pub crawl” yaptık. 90 gay’in aynı anda belirlenen saatlerde staright’lerin takıldığı dört bara gittiğini ve deli gibi bira içtiğini düşünün. Düşünmeyi boş verin, gözünüzün önüne getirin. Mütemadiyen içen, gülen, eğlenen, birbiriyle konuşan, kahkaha atan ve tabii ki “selfie” çeken 90 gay. Bir de bunun Türkiye’de mümkün olup olmadığını düşelim. Türkiye’deki gay’ler kendi içlerinde bile o kadar bölünmüş durumdalar ki bu kapsamda bir etkinlik düzenlemek, bütün o pub’larla iletişime geçmek, bunun iletişimini yapmak ve sonucunda topluca “eğlenmek” pek de alışık olduğum(uz) bir şey değil. Zira İstanbul’daki gay’lerin bir barda toplandığında yaptıkları tek şey birbirlerini süzmek oluyor. New York’ta ise her şey o kadar rahat ve o kadar doğal ki, oradaki insanların ne cinsel kimlikleri ne ten renkleri ne aksanları ne de kültürel birikimleri bir “sorun” hâline geliyor. Haydi her şeye boş verelim; ben böyle bir etkinlik yapsam, kaçınız gelir?