Kadınların önlenemez yükselişi son yılların en çok konuşulan konuların başında geliyor. Toplumsal hayattan siyasete, ekonomiden eğlence dünyasına kadınlar yaşamın tüm alanlarında güç birliği yapıyor, biz de varız diyor! Kadın dayanışmasına destek veren Netflix de el ele vererek güçlerine güç katan kadınları ekrana taşıyor.
Netflix kadınları bildiğiniz gibi değil… Klişelerden uzak, gerçek kadınların hikayelerini anlatan Netflix, farklı zevklere hitap eden dizilerle izleyicilerin karşısına çıkıyor.
Netflix Orijinal İçerikler Başkan Yardımcısı Cindy Holland kadın dayanışmasının önemini gözler önüne seren Netflix içerikleriyle ilgili şöyle konuştu: “Dünya nüfusunun yarısını kadınlar oluşturduğundan, kadınlar için, kadınlar tarafından geliştirilen, yine kadınları anlatan yapımları destekliyor ve yayınlıyoruz. Kadın izleyicilerimizin bağ kurabilecekleri, gerçekçi kadın portreleri ve ilişkileri ekrana getirmek bizim için önemli. Orange Is the New Black ve aynı yaratıcı ekibin elinden çıkan yeni Netflix orijinal dizisi GLOW gibi içerikler bunun en iyi örneklerini oluşturuyor”.
Netflix’te kadınların kendilerine inanarak ve birlikte hareket ederek amaçlarına ulaşabileceklerini gösteren ve kadınların kuralları sil baştan yazdıkları pek çok içerik var:
- GLOW. Netflix’in yeni dizisi, kadınların bir amaç uğruna birlikte savaştıkları bir dünyaya götürüyor bizi. Ancak bu savaş biraz farklı. GLOW’un kahramanları hem hayatla mücadele ediyor hem de ringde, çünkü onlar güreşçi. Dizinin başında kavga ederken izlediğimiz Ruth ve Debbie arasındaki ilişkinin zamanla nasıl evrilip derinleştiğine şahit oluyor, arkadaşlıklarının kendi yollarını çizmelerine nasıl yardımcı olduğunu görüyoruz. Hikayenin neon renklerin ve kabarık saçların dönemi 80’lerde geçmesi de cabası.
- Las Chicas del Cable. Bu sefer de 1920’li yılların Madrid’inde buluyoruz kendimizi. Ulusal Telefon Kurumu’nda çalışan dört hanımefendi bir taraftan modern iş hayatının kurallarına ayak uydurmaya çalışırken, diğer taraftan aşkın peşinden koşuyor. Tüm bunları yaparken de dostluklarını pekiştiriyorlar.
- Fuller House. 90’ların tadı damağımızda kalan Full House dizisinin devamı niteliğindeki Fuller House’da eski dostlar bizi karşılıyor. Artık yetişkin bir kadın olan DJ’i, eşinin ani ölümüyle üç oğluyla hayata tutunmaya çalışırken izliyoruz. DJ geçimlerini sağlamak için tam zamanlı çalışırken, başta kız kardeşi Steph, arkadaşı Kimmy ve tüm ailesinin desteğini de alıyor.
- Grace and Frankie. Birbirinin zıddı “nineler” Grace ve Frankie, eşlerinin yıllar boyu süren gizli bir ilişkileri olduğunu öğreniyor. İlk başta dünya başlarına yıkılsa da kader birliği yapıyorlar ve sonunda kimsenin tahmin bile edemediği bir imparatorluk kuruyorlar.
- Jane the Virgin. Villanueva ailesinin kadınları üç nesildir Miami’de erkeksiz bir hayat sürüyor… Güney Amerikalı büyükanne kaçak olarak ABD’de yaşıyor, anne şarkıcılık kariyerini ilerletmeye çalışıyor. Jane ise doktorların yaptıkları bir hata yüzünden bakireyken hamile kalıyor. Bu durumda onlara yapacak tek şek kalıyor: Birbirlerine sıkı sıkı tutunmak.
- Gilmore Girls. Anne – kız Lorelai ve Rory Gilmore’un küçük dünyalarına hoş geldiniz. Anne ve kız olduklarına bakmayın, onların ilişkisi benzersiz. Daha çok her şeyi paylaşan iki arkadaş gibiler. Tabii üçüncü Gilmore kadınını da unutmamalı; Lorelai’in yaşam tarzını hiç mi hiç tasvip etmeyen anneanne Emily. Ama tüm farklılıklara rağmen bu üç kadın omuz omuza vererek hayatı göğüslüyor.