Gül Erçetingöz bu kez, “Ben hayatımı bambaşka bir adamla geçiriyorum… Onu benden daha iyi kimse bilemez, ki kesinlikle detaylarına girilmesi gereken bir adam” dediği eşi Kenan Erçetingöz’le The İstanbul Butcher’da bir araya geldi. Yeme – içme ve eğlence sektörü denince akla ilk gelen isimlerden olan Kenan Erçetingöz’le İstanbul’u ve mekânlarını konuştu.
Duayen bir gazeteci ve yeme-içme, eğlence sektörünün altın anahtarı durumundasınız. Sizi magazinle tanıdık; peki bu sektörle aşkınız nasıl başladı?
Öncelikle şunu söyleyeyim, ilk defa eşimle bir röportaj gerçekleştiriyorum. Bu değişik geldi bana, bugüne kadar soruları hep ben sorardım da. Yeme-içme ile aşkım Las Vegas’da başladı. 2000 yılında David Copperfield’e gitmiştim. Bambaşka bir dünya ile karşılaştım. Yeme-içme o kadar önemsenmişti ki Las Vegas’da, her şey onun üstüne dönüyordu. Hatta özel şovlar yapılıyordu. Dünyanın en iyi aşçıları, en iyi lezzetlerini sunmak için yarışıyordu. Restoranlar inanılmaz dekorlarla yapılmıştı, insanlar yer bulmak için sıra bekliyordu. Çölde, suni bir yerde düzenlenen bu etkinliklerden çok etkilenmiştim. Neden benim ülkemde, özellikle dünyanın kalbi olan İstanbul’da böyle restoranlar, şovlar yok diye düşünmüştüm. Dönüşte bu iş için gönüllü olmaya karar verdim ve gecce.com internet sitesini kurarak içine restoranları adapte ettim, yol göstermeye başladım. Kötüleri eleştirdim. Önce elmalarla armutları ayırdım, sonra ödül vererek teşvik ettim, yüreklendirdim.
İnce eleyip sık dokuyanlardansınız. Kenan Erçetingöz bir mekâna gittiğinde en çok hangi detaylara takılır?
Bence mekânın ruhu olmalı. Ruhsuz mekânları hiç sevmiyorum. Aslında sahibiyle ilgili bir konu. Bu kişinin sektöre bakış açısı her şeyi anlatıyor zaten. Bence mekândaki tüm detaylar çok önemli; karşılama valeden başlar, hesaba kadar devam eder. Servis, lezzet, dekor ve fiyat olarak sıralayabilirim dikkat ettiğim detayları. Ama en önemsediğim şey paramın karşılığını alabilmemdir.
Başta insanlığı olmak üzere, yeme içme ve eğlence sektörünü de paramparça eden bir Reina olayımız var biliyorsunuz. Üstünden beş ay geçti. Neler değişti?
Reina olayı gerçekten çok ama çok üzücü bir olay. Dünyayı çok dolaşıyorum ve Reina en iyi bilinen yeme-içme, eğlence markamızdı. Defalarca yazdım, “Tanıtım yapılsın, reklam filmi çekilsin” diye ama sonunda çok kötü bir tanıtım oldu. Sektör çok büyük bir darbe aldı. Yeni yeni toparlanıyor herkes.
Sektörde bu dönemde ayakta kalabilmek için hangi adımlar atılmalı?
Sabırlı olmalıyız. Hemen para kazanma mantığı olmaz. Ama maalesef bazı patronlar yatırdığı parayı aynı sene içinde kazanmak istiyor! Yok, böyle bir mantık! Bizde dekora fazla yatırım yapılıyor. Oysa lezzet ve servise yatırım yapılmalı bence… Dekoru yiyecek halimiz yok. Adam diyor ki, “4 milyon TL yatırım yaptım Kenan Bey”. Ben de diyorum ki “Aşçın nereli, nerelerde çalışmış, hangi mutfağa hâkim?” Aşçısının adını bilmeyen patronlar var!
Her gün yeni bir mekân açılıyor ve ışık hızıyla kapanıyor. Özellikle son dönemde sektör bir hayli karışmış durumda. Yeni açılan mekânlardan favoriniz olmayı başarabilenler var mı?
Maalesef böyle bir durum var. Bir yatırımcı mekâna gidiyor, bakıyor ki çok iş yapıyor. Hemen oradaki salon şefi araklayıp, “Gel, ortak yer açalım seninle” diyor.