“Kabileler” oyunuyla adından söz ettiren Barış Gönenen, sağır “Billy” ye bul yıl da ses olmayı sabırsızlıkla bekliyor. Gönenen, “Seyirciye bazı soruları sordurabilmek bile değerli” diyerek sanatın amacını da özetliyor.
Beykent Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Oyunculuk Bölümü mezunu Barış Gönenen, birkaç yıldır tiyatro ve sinema alanında öne çıkan genç yeteneklerden. Profesyonel oyunculuk kariyerine kendisine ödül getiren ikincikat’ın oyunu “Kâinatın En Hızlı Saati” ile başlasa da ikinci bir okul olarak gördüğü Dot’un yeri onun için ayrı. Gönenen, “Dot’ta iki yıl asistanlık yaptım ve beş-altı oyunda reji asistanı olarak çalıştım. Çok şey öğrendim” diyor. Kariyeri ödüllerle dolu Barış Gönenen’in. “Limonata” oyununda canlandırdığı “Koray” rolüyle 2012’deki “17. Sadri Alışık Tiyatro ve Sinema Oyuncu Ödülleri”nde, “Yardımcı Rolde Yılın En Başarılı Erkek Oyuncusu” ve “12. Direklerarası Ödülleri’nde”, “Genç Yetenek”, Craft’ın oyunu “Uğrak Yeri”ndeki “Davey” karakteriyle, 2013’teki “13. Direklerarası Ödülleri”nde, “En İyi Erkek Oyuncu” ödüllerinin sahibi oldu. Tiyatronun yanı sıra sinemada da ses getiren işlere imza attı. “Denizatı”, “Fidelity”, “Çekmeköy Underground” bu işlerden bazıları. Televizyon ekranlarında şu sıralar “Tatlı İntikam” dizisinde izliyoruz kendisini. Ancak onunla, kendisine “16. Direklerarası Tiyatro Ödülleri”nde “En iyi Erkek Oyuncu Ödülü”nü getiren ikincikat’ın “Kabileler” oyunundaki sağır genç “Billy” karakterini konuşmak üzere buluşuyoruz. Barış Gönenen’in Kasım’da yeniden seyirciyle buluşacak “Kabileler” ve “Billy”nin neden bu kadar ilgi çektiğine dair haklı tespitleri var. Belki (en azından bazılarımız) mesajı alır ve bazı insanları gerçekten görür ve duyarız!
“Kabileler”le yoğun bir sezon geçirdiniz. Geçen sezon kaçıranlar bu sezon izleyebilecek mi oyunu?
Evet, bu sezon da oynuyoruz. Kasım gibi başlıyoruz. Biz “Kabileler”i dört ayda 50 kez oynadık. Her seferinde de seyirci ilgi gösterdi. Hep kapalı gişe oynadık.
Neler söyledi seyirci sizlere?
Enteresan tepkiler aldık. Sami Berat Marçalı’nın yönettiği “Kabileler”in hikâyesi Nina Raine’e ait. “Kabileler” sağır bir çocuğun hikâyesi. Ailesi Billy’nin sağırlığını kabul etmiyor. Hatta işaret dilini bile öğretmiyor ona. Bu oyunla şunu bir kez daha gördüm ki, tiyatro bir şeyleri değiştiremez ama entelektüel bir tartışma alanı yaratır. Oyunu izleyen insanlar, “Bu konuyla ilgili hiç düşünmemiştik” ya da “İşaret dili aslında ne kadar önemliymiş” dedi.
Soracağım sorunun cevabı zor, farkındayım ama yine de soracağım. Engelli bir seyirci topluluğuna oyunu işaret diliyle aktarmayı düşündünüz mü?
Normalde oyunda üst yazı kullanıyoruz ama duyan insanlar için. Oyunda kullanılan işaret dilini çeviriyoruz. Bursa’ya bir turne yaptık bu sene. Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde, Engelliler Haftası kapsamında oynadık. Salonun yarısından çoğu sağırdı. Harika bir deneyimdi. Bir köşede çeviri yapan bir hanımefendi, oyunu çevirdi bizimle eş zamanlı olarak.
Çok zor değil miydi? Sonuçta tek kişinin tüm karakterlerin repliklerini işaret diline çevirmesi başlı başına bir performans…
Evet, çok zor olmasına rağmen çevirmen çok başarılıydı. Hem bizim için hem de seyirciler için harika bir deneyimdi. Hatta o oyunda ömür boyu aklımda kalacak bir şey yaşadım. Oyundan çıktım, kulisteyim. Hararetli bir oyun olduğu için biraz durmaya, kendimle kalmaya ihtiyaç duyuyorum oyun bitince. Asistan arkadaşımız geldi “Barış, bir seyircimiz seninle tanışmak istiyor” dedi. “Tabii” deyip yanına gittim. Genç bir kadındı ve ağlıyordu. Sarıldı bana… On dakika boyunca öylece kaldık. Sonra biraz toparladı kendisini ve bankacı olduğunu söyledi. Oyunu hiç bilmeden, konusuyla ilgili hiçbir fikri olmadan gelmiş izlemeye. Bir arkadaşı getirmiş kendisini. Ağabeyi sağırmış ve ağabeyinin hikâyesini izlemiş tüm oyun boyunca. “Sizin sahnede oynadığınız her şeyi biz yaşadık” dedi. Oyunda, Billy’nin ailesini terk ettiği bir sahne var. “Sizinle konuşmayı reddediyorum. Tüm hayatım boyunca ben sizi anlamaya çalıştım şimdi de siz beni anlamaya çalışın” diyor ve gidiyor. Kadın, “Biz bu geceyi yaşadık” dedi. Ağabeyi evlenmiş şimdi. Bu sezon oyuna ağabeyi ve eşini de getirmek istiyor. Tiyatronun insanları böyle buluşturması çok tuhaf… Bir anda karşındakiyle aynı hikâyeyi yaşıyorsun.