Önceleri kötü karakterdi. Wolverine sayesinde iyiliği seçti. Sonra kendini aştı, dördüncü duvarı kırdı. Şimdi de kitap sayfalarından çıkıp beyazperdede hayat bulmaya hazırlanıyor. Konumuz Deadpool ve bakalım bizi neler bekliyor…
Benden son aylarda bilim kurgu ve oyun dünyasına ait pek çok haber duyuyorsunuz. Fakat Star Wars, Pokémon Go derken içimizdeki çocuğun kontrolü ele geçirdiği bir dönemdeyiz. Neyse ki aynı hava dergide de var ki her ay başka bir “geek” başlığı atmamdan henüz sıkılan yok. Bu ayın konusu için dergiye mail atarken parantez içinde “lütfen bunu yazalım çok eğlenceli, harika!” notları düştüğüm için de olabilir tabii, emin değilim. Marvel severleri buraya alalım, bu ayın konusu, vizyona giren Deadpool!
Marvel severler Deadpool’un vizyona girmesi için uzun süredir geri sayımdaydı. Sonunda o an geldi çattı. Bu ayın 12’sinde film vizyondaki yerini alıyor. Peki, Deadpool’u bir Spiderman veya bir Hulk’tan daha özel kılan ne? Hem Deadpool’u biraz tanıtıp hem de bunu size açıklamaya çalışayım. Öncelikle gerçek adı Wade Wilson olan Deadpool, 1998 yılında ilk çıktığında kötü bir karakterdi ve Wolverine sayesinde iyilerin tarafına geçti. Geçmişi hakkında pek bir şey bilmesek de dövüş yeteneklerinin ordudan ve paralı askerlikten geldiğini biliyoruz. İleri düzeyde kansere yakalandıktan sonra askeri bir deneyin buna tedavi sağlayabileceğini öğrenip programa kaydoluyor. Bu deney sırasında (çizgi romanı okumadan filme gideceklere spoiler olmasın) başına gelen sıra dışı olaylar sonucu süper iyileşme gücü kazanarak Deadpool’a dönüşüyor. Fakat bu gücü o kadar fazla ki iyileşme yeteneği onun beyin hücrelerini öldürüp canlandırdığından sonunda deliriyor ve şizofrene dönüşüyor. Kafasında onu yansıtan iki kişiliği daha var. Bu yüzden çizgi romanlarındaki konuşma baloncukları iki farklı türde.
BAŞKALARI TARAFINDAN
YARATILDIĞINI BİLEN KAHRAMAN
Onu bu kadar özel kılan yanıysa bu deliliğin ona bir getirisi olarak dördüncü duvarı kırabilmesi. Yani kendisinin bir çizgi roman kahramanı olduğunu, başkaları tarafından yaratıldığını biliyor. Deadpool bu sayede pek çok çizgi romanında okurla doğrudan iletişime geçip yaratıcılarına sataşıyor. Bu yüzden Deadpool’u Marvel’ın kendi kendine yarattığı bir düşmanı olarak da görebiliriz. Hatta hayatının anlamını sorgularken yaratıcılarına ulaşmaya karar veriyor. Bu amacına ulaşmak ve onlar tarafından yaratılmış bu kaos dolu dünyayı yok etmek için her süper kahramanı öldürmeye kadar veriyor. Ancak öldürmekle bitmeyeceğini anlayınca kahramanlara ilham kaynağı olmuş edebiyat klasiklerini yok ederek varlıklarını ortadan kaldırmaya çalıştığı bir kitabı da var. Aslında Moby Dick’i öldürmesine biraz üzülmüştüm ama yine de kitap, serinin en sevdiğim kitabı olarak yerini aldı. Bu açıdan her ne kadar yüzeysel ve asi bir savaşçı gibi görünse de yaratılmış pek çok çizgi roman karakterinden daha derin anlamlar taşıyor. Sanırım alıştığımız kahramanlardan ne kadar farklı olduğunu ve neden bu kadar heyecanla beklendiğini biraz açıklayabildim.
Şimdi asıl soru filmde bu farklılıkların ve derinliklerin ne kadarına yer verileceği. Filmde Deadpool ve X-Men evrenlerinin birleşeceğini biliyoruz. Ancak fragmanlara bakınca, insan Deadpool’un sadece ağzı bozuk, komik yanını ve harika dövüş yeteneklerini alarak ortaya sıradan bir Hollywood komedi-aksiyon filmi çıkarmış olabilirler diye de korkmuyor değil. Eğer gerçekten böyle olursa Marvel hayranları için büyük hayal kırıklığı olur. Öte yandan fragmanlarda gördüğümüz artıların yanında çizgi romanda yer alan bu derinlikleri, özellikle de dördüncü duvarı kırmasını verirlerse ortaya gelmiş geçmiş en güzel süper kahraman serisi çıkabilir. O zaman Marvel kendi kendine yarattığı düşmanını başka bir boyuta taşımış olur ve bize de hem izlerken hem de okurken kendimizden geçmek kalır.