Yirmi yaşına basan ikonik Air Max 95, yepyeni iki yeni modelle geri döndü.
90’ların ortasında Nike Koşu kategorisinin yeni bir enerjiye ihtiyacı vardı. Bu kategori, ilk yıllardaki başarısını yavaş yavaş yitirmeye başlamıştı ve oyunun kaderini değiştiren Air Max serisi, potansiyelini tam olarak gerçekleştirmiş değildi. Kategorinin yöneticileri bu durumu değiştirmek için Sergio Lozano adında genç bir tasarımcıya güvendi ve Lozano da tüm zorluklara rağmen sonunda bu riski almaya değdiğini kanıtladı.
Lozano’nun tasarladığı Air Max 95, kelimenin tam manasıyla “farklı” bir ürün. Air Max 95‘in yapısı ve renkleri bundan önceki hiçbir Nike koşu ayakkabısına benzemiyordu. En önemli farksa ayağın ön kısmındaki görünür hava ünitesiydi. Lozano şirketteki görevinin dördüncü yılında, Nike koşu kategorisinin DNA’sını değiştirerek yeni nesil tasarımcıların hayal gücünü şekillendirdi.
Air Max 95‘in yirminci yılı şerefine Nike, bu serinin iki yeni modelini piyasaya sürüyor: Air Max 95 Ultra Jacquard ve Women’s Air Max 95 Ultra. İki model de, orijinal ayakkabıyla güçlü bağlar kurmuş olan ve Air Max serisinin yenilikçi ruhunu, ürünün geliştirildiği ilk gün olan 26 Mart 1987’deki kadar canlı tutabilmek için yepyeni tasarım yöntemlerine öncülük ederek Lozano’nun izinden giden tasarımcıların elinden çıktı.
Air Max 95 Ultra Jacquard
Nike tasarımcısı Ben Yun’a onu Nike’a getirenin ne olduğunu sorarsanız, muhtemelen hiç düşünmeden cevap verebilecektir. O tarihlerde de ayakkabı tasarımcısı olan Yun için Air Max 95‘in tasarımı, ifade ve düşünce özgürlüğü demekti. Yun tasarım sürecini şöyle anlatıyor: “Ben ayakkabı yapımını, çok eski bir ayakkabı yapımı yöntemiyle bir model tasarımcısından öğrendim. Sergio’nun geleneksel kuralları çiğneme şekliyse beni büyüledi ve ilham kaynağım oldu.” Yun, Nike’ı tasarımcıların herhangi bir kısıtlamaya tabi olmadan üretim yapabildiği, imkansızın olmadığı bir yer olarak görüyordu ve bundan bir yıl sonra Yun kendini Oregon’da buldu.
İlk Air Max 95 projesinden sonra Yun’a, kendisinin Nike’a gelme nedeni olan ayakkabıyı yeniden tasarlama görevi verildi ve işi bu kez, daha önceden ortaya çıkardığı tasarımdan son derece farklı bir şey tasarlamaktı. Yun, tasarım sürecini şöyle anlatıyor: “Diğer Air Max 95 modellerinin çoğunda işim, Air Max 95 Engineered Mesh‘te olduğu gibi orijinal ürünün ikon niteliğindeki tasarımına bağlı kalarak ürüne yenilikler eklemekten ibaretti. Air Max 95 Ultra Jacquard ise sınırları zorlamamı gerektiriyordu.”
Ultra Jacquard’ta sayadan dış tabana kadar her bir unsur geliştirildi.
Bu proje için Yun, Air Max 95‘in DNA’sını kullanarak adeta yepyeni bir canavar yaratan çılgın bilim adamı rolünü üstlendi. Yun, ağırlığı azaltmaya ve esnekliği arttırmaya odaklandıysa da önceki Air Max projelerinde olduğu gibi ortaya çıkan ürünün “orijinalden büsbütün farklı olmamasını” istiyordu. Üründe kullanılan orijinal poliüretan dış tabanın yerini enjeksiyonlu Phylon taban aldı. Daha sonra yeni materyalin içi boşaltılarak ağırlık azaltıldı ve esneklik arttırıldı.
Lozano’nun sayaya ilişkin vizyonuna bağlı kalmayan Yun, tek parçalık sayada eski jakar dokuma yöntemini kullanarak ayakkabının anatomi hikayesini tek katmanlı kumaş kullanarak güncellemiş oldu. Son olarak da orijinal ürünün naylon dokuma bağcık yerlerine de ikinci nesil Nike Flywire teknolojisi uygulandı. “İnsandaki bağdokusu son derece yumuşak dokulardan oluşuyor. İkinci nesil Nike Flywire, dinamik bir yapıya sahip ve ayakla birlikte hareket ederken ayağı da ayakkabının içine hapsediyor. Nike Flywire’ın bağ dokusu için mükemmel olduğunu söyleyebiliriz.”
Sonuçta ortaya Air Max 95 özelliklerini taşıyan, fakat aslında çarpıcı yenilikler içeren ve aktif bir hayat tarzının ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde güncellenmiş bir ayakkabı çıktı.
Women’s Nike Air Max 95 Ultra
Nike Roshe One, Air Max Thea, ve Air Max Ultra‘nın yaratıcısı olan Nike tasarımcısı Dylan Raasch, minimalist tasarım hakkında önemli düzeyde bilgi sahibi. Orijinal modelin 20. yılını kutlamak için tasarlanan kadınlara özel Air Max 95‘te Raasch’ın amacı, daha parlak bir kalıpla daha düşük profilli bir ayakkabı ortaya çıkarmaktı. Bu da Air Max 95‘in temel özelliklerinden birini, yani ayağın ön kısmındaki görünür hava ünitesini çok ciddi şekilde değiştirmek anlamına geliyordu. Raasch yeni kreasyonunu mümkün olduğunca orijinalinden uzaklaştırmamak için gösterdiği özeni şu sözlerle anlatıyor: “Her ne kadar öndeki Air-Sole ünitesini kaldırmak zorunda kaldıysak da ürünün görünümünün mümkün olduğunca orijinaline yakın olmasını sağlamak bizim için önemliydi”.
En baştaki plan ikon niteliğindeki çift Air-Sole ünitesini olduğu yerde bırakmaktı. Ancak Air Max 95 Air-Sole ünitesi standart boyutta olduğu için yeni tasarım geliştirilirken ayağın ön kısmındaki bölümden taviz vermek gerekiyordu. Üniteyi çıkarmak fazla materyalleri de ortadan kaldırıyordu. Raasch, saya için “sadelik en iyisidir” felsefesinin benimsendiğini anlatırken şunları söylüyor: “Dikişsiz filmler kullanarak sayadaki altı paneli tek bir panele düşürebildik ve bunu yaparken de ikon niteliğindeki aşamalı yapıdan taviz vermedik.”
Ayakkabıyı orijinalinden ayıran bir diğer unsur da renk düzenindeki değişiklik oldu. İkon niteliğindeki katmanlar tersine çevrildi. Ayakkabıda saya kısmının en üstünde siyahla başlayan renkler, aşağılara indikçe yerini daha açık tonlara bıraktı. Dış tabanda ise düz beyaz renk kullanıldı. Garip bir şekilde bu renk düzeni, orijinal Air Max 95‘in tasarımcısı Sergio Lozano’nun ortaya attığı fikirlerden biriydi. Tek farkı, Lozano’nun tasarımında dış tabanın rengi siyahtı ve renkler üstten alta doğru değil alttan üste doğru açılıyordu.
Women’s Air Max 95 Ultra‘nın görünümü her ne kadar orijinal modele benzer olsa da, bu versiyonda farklı bir kumaş kullanıldı ve ayakkabıya gündelik hayatı daha eğlenceli hale getirecek yenilikler eklendi.
Nike Sportswear Air Max 95 Ultra Jacquard ve Women’s Air Max 95 Ultra, 16 Temmuz tarihinden itibaren nike.com/sportswear adresinde ve seçkin Nike Sportswear bayilerde satışa sunulacak.