Şarap, M.Ö 3 bin yıla kadar uzanan tarihi ile antik çağlarda, Anadolu’dan dünyaya yayılmış. Mutluluğumuzu kutlarken, acımızı yad ederken, sofralarımızdan ayırmadığımız efsanevi bir tutkudur şarap…
Yunanistan’da kadehler mutlulukla kaldırılırken, “Yassas, Yassou” gibi kelimeler dökülür dudaklardan.. Dünyaca üstünlüğü kabul edilmiş şarap üreten ülkeler arasında yer alan Sakız Adası, bu konuda Midilli ve Kos ile de yarışıyor. Şarap tadım seyahatleri yıllardır gündemde etkisini kaybetmeden devam ediyor. Bu sektörün daha da gelişeceğinden hiç bir kuşkum yok.
Bu hafta basından dört arkadaşımla birlikte Sakız Adası’nda şarap tadımına katıldık. Bağlarda gezintiler, şarap tadımları, sunumlar ise gerçekten de keyif verdi bizlere.. Adanın merkezine neredeyse bir saat uzaklıkta olan Ariousios Şarap Fabrikası’nın yöneticilerinden Anna ve Dimitri ile harika bir hafta sonu geçirdik..Onların ve bizim politikalarımız hakkında eleştiriler, dostane sohbetler yaparak, şarap tadımları gerçekleştirdik.. Masada iki ülke arasındaki tüm sorunlar tartışıldı..Çözülemeyecek sorunlar olduğunu iki grup da kabul etti..
Yıllandıkça değer kazanan şarapların en çok tercih edilenleri; kırmızı, beyaz ve rose.. Et ve peynir çeşitleri ile kırmızı şarap tercih edilirken, balık ve beyaz etler sunulurken, beyaz şarap tercih ediliyor. Son zamanlarda rose ise hanımların neredeyse baştacı..
Ölçülü içildiği takdirde ve bir de has üzümden yapıldı mı şarabın vücuda verdiği yarar ise paha biçilemez değerde.. Şarap, vucudumuzun direncini arttırarak, soğuk algınlığına ve diğer enfeksiyon hastalıklarına karşı vücudu koruyan adeta bir ilaç gibi..
Şarap yapmak meşakkatli bir süreç.. Fabrikayı gezerken bu süreçteki aşamalar bizlere tek tek gösterildi..Kolay bir süreç olmadığı aşikar.. Deniz kenarında yetiştirilen üzümlerden başlanıyormuş ilk hasata.. Yavaş yavaş tepelere çıkarak toplanıyormuş üzümler.. İklim, sıcaklık, toprak, rüzgar ve güneş, saklanma şartları ise şarabın tadını etkiliyormuş.