Atelier187’nin 21-24 Mayıs tarihleri arasında düzenleyeceği Design Scene etkinliğinde farklı disiplinlerden tasarımcılar bir araya geliyor. Atelier187’nin kurucusu Osman Hacıoğlu ile hem etkinliği hem kendisini hemde tasarım dünyasını konuştuk.
İlk olarak sizi biraz tanıyabilir miyiz? Tasarıma olan ilginizi ilk ne zaman keşfettiniz?
İstanbul, Beyoğlu’nda doğdum ve büyüdüm. Lise sonrası mimarlık eğitimime Fransa’da Ecole Nationale Superieur de Beaux Arts (Güzel Sanatlar) içerisindeki mimarlık bölümünde başladım. Sonrasında öğrencilik hayatımın ikinci bölümünü New York’ta Pratt Institute of Technology’de tamamladım. Bu rotayı çizmemde, her iki ülkenin bulunduğu kıtalar itibariyle temsil ettikleri farklı kültürleri İstanbul ve Türkiye kültürü ile harmanlama fikri etkili oldu. Ardından New York ve Paris’te çalıştığım farklı firmalar ve geçirdiğim zaman, kişiliğimin önemli bir parçası olan bu multi-kültürel yönü güçlendirdi. On yıl evvel mimar ve tasarımcı olarak felsefe, anlayış ve çizgimi daha özgürce geliştirmek ve paylaşmak adına Atelier187’yi kurdum. Halen İstanbul merkez ve Paris Avrupa Liaison ofisimiz ile farklı kıta ve kültürlerde çalışmaya devam ediyorum. Bu çok kültürlü yapıyı aile yaşantımda da görmek mümkün. Eşim de Fransız ve İskoç kültüründen geliyor. Aynı zenginliği çocuklarımıza da aşılıyoruz.
New York, Paris ve İstanbul’da prestijli firmalarda çalışmışsınız. Avrupa ve ABD’deki tasarım dünyası ile karşılaştırdığınızda Türkiye nasıl görünüyor? Tasarımda belli bir Türk çizgisinden söz etmek mümkün mü?
Özellikle İstanbul’daki tasarım anlayışını, Avrupa ve ABD’deki tasarım dünyası ile karşılaştırdığımda -gelişim olarak biraz geriden gelen tarafları olsa da- potansiyel olarak benzersiz ve en ilgi çekici olanlardan biri olarak görüyorum. Bunun çeşitli sebepleri olduğuna inanıyorum. Bunlardan bir tanesi ülkemizdeki underground tasarım ve sanat dünyasının varlığı. Bir diğeri ise ülkenin farklı kültürler, toplumlar, dinler ve mezheplerin mirasıyla bezenmiş olması… Çok geniş ve eşine az rastlanır bir tarihin üzerinde oturması. Bunun sağladığı sınırsız ifade olanakları bence Türkiye’yi çok cazip kılma potansiyeline sahip. Bunların hepsi burada var; sadece üzerine gidilmesi, bunlara daha fazla özgürlük ve imkân tanınması gerekiyor.
Ateiler187 çatısı altında ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz?
Atelier187 farklı ölçeklerdeki mimari ve iç mimari projeleri gerçekleştiren uluslararası bir mimarlık ofisi. 2005’teki kuruluş aşamasında, beni çok etkileyen atölye ortamını profesyonel hayata taşıma planıyla yola çıktım. Bu doğrultuda ana mesleğim olan mimarlığı icra ederken, diğer yaratıcı branşlardan tasarımcı ve sanatçılarla beraber çalışma olanaklarını da kullanıyorum. Bu özelliğimiz de otelden ofise, konuttan restorana, farklı program ve ölçeklerde yaptığımız projelerimize doğrudan yansıyor.