Koleksiyonerlik en basit haliyle toplama içgüdüsü olarak insanların yerleşik düzene geçmesiyle başlamıştır. Peki, ya sanat koleksiyonerliği? Gelin koleksiyonerliğin tarihine ve inceliklerine hep birlikte bakalım.

 

koleksiyonerlik1

 

İnsanlar, neden toplama ihtiyacı duymuştur? Bu durumu, iki açıdan incelemek gerekir. Biz insanlar her şeye maddi ve manevi anlamda bakarız. Manevi anlamda koleksiyonerlik zevk ve tutku arasında gidip gelir, basittir ve amatör ruhunu kaybetmemiştir. Bu durum ona her zümreden insanın kendine göre toplama zevkini tatmin etme şansını tanır. Ancak maddi anlamda bir koleksiyoner, o koleksiyonerin kim olduğuna bağlı olarak çeşitli nedenlerle incelenmelidir.

Koleksiyonerlik en basit haliyle toplama içgüdüsü olarak insanların yerleşik düzene geçmesiyle başlamıştır. Sanat koleksiyonerliği ise antik dönemden itibaren vardı. Ortaçağda genellikle loncalar ve kiliselerin elinde olan koleksiyonerlik, hamilik sıfatları modern anlamda anladığımız formuna Cosimo I de’ Medici (1519-74) ile kavuşmuştur. Medici sanatı her ne kadar politik güç ve iktidar için kullansa da bundan haz duyuyordu, hatta tutkusuydu ve amatör koleksiyoner ruhunu hiç bir zaman kaybetmemişti. Zenginlerin, soyluların, sarayların, koleksiyonları günün birinde halkla paylaşıldığında bugünkü kamu müzesi kavramı ortaya çıktı. Kamu müzesi kavramı, 18. yüzyılda saray koleksiyonlarından doğup gelişti. Louvre Müzesi’nin hikâyesi oldukça ilgi çekicidir. Fransız devrimi sonrası Louvre’un müze olarak ilan edilmesi bile politika ile alakalıdır. Artık bu eserler halkın ayaklarına serilmiş ve soyluların elinden alınmıştı.

AMERİKAN AVANGARD
Nazi Almanya’sı örneğinde olduğu gibi, yeri geldi koleksiyonlar yok edildi ve faşizme hizmet etti. Rusya’da Stalin’in propagandasına hizmet etti. İkinci dünya Savaşı sonrası sanatın merkezinin Parizyen avangard’dan Amerikan avangard’a geçmesi ile tüm sanat değerleri yeniden alt üst oldu. Kurumsallaşan Amerikan’ın kapitalist değneği sanata da dokundu. ABD’de sanatçı sayısı kat be kat arttı, sanat akademikleşti. Dev müze ve galeri ağı oluşturuldu ve müzayede sistemi etkinleşti. Kamusal şirketler politik güçlerini sanat aracılığıyla ortaya koyuyorlardı. Onlar, hamiliğin yeni adı olan sponsorlardı. Ayrıca sanat piyasasını yöneten kapitalist sermaye, kişilerin sanatı yatırım aracı olarak görmesine neden olmaktaydı. Bu durum sanat danışmanları ve galericilerin yardımına koşan yeni bir kitle demekti. Koleksiyonerlik artık aynı naiflikte değildi.

SANAT, SANATÇI VE KOLEKSİYONERLİĞİN ETKİLEŞİMİ
Rönesans’tan beri sanatçı ve sanat hamisi ilişkisi, sanat tarihinin şekillenmesinde en önemli unsurlardan bir olarak öne çıkmıştı. Sanatsever ve sanatçı arasındaki sosyolojik dengeler ve bu dengelerin tarih içinde aldığı biçimler ve geçirdiği değişimler, sanat akımlarını etkilemiş ve onların ortaya çıkışına, gelişimine hatta yok oluşuna sebep olmuştu. Sanatın kurumsallaşması müzecilik ve koleksiyonerlik gibi kavramları değiştirdiği gibi sanat ve sanatçının kendisini de değiştirdi. Bugünün sanatçılarının bohemden çok bir tüccara benzemesinin en büyük nedenlerinden biri de piyasanın bunu gerektirmesidir. Bu arada koleksiyon oluşturmak için zengin olmak gerekmez. Baskı edisyonlarını, ünlü sanatçıların eskizlerini, etütlerini alarak ya da gelecek vadeden sanatçıların sıkı bir takipçisi olarak da bir koleksiyon oluşturabilirsiniz.

BAŞLANGIÇ SEVİYESİNDEKİ SANAT KOLEKSİYONERLERİ İÇİN TÜYOLAR

*Almayı düşündüğünüz eseri gerçekten beğendiyseniz ve bir şeyler hissettiriyorsa alın.

*Kendinizi, galerilerin mail listelerine yazdırın veya sosyal medyadan beğendiğiniz müzelerin, galerilerin sayfalarını takip edin. Böylelikle tüm davetlerden ve açılışlardan haberiniz olur. Ayrıca küratörlerin konuşmalarını da kaçırmayın.

*Sanat fuarlarına giderek galeri çalışanlarıyla sohbet edin. Koleksiyonerlerle arkadaş olun.

*Sanat hakkında okuyabildiğiniz kadar kitap okuyun! Bu konuda bilinçli olmanız şart. Kimse, sahte bir eser almak ya da olması gerekenden fazla para ödemek istemez!