5199 sayılı hayvanları koruma kanunu, iyileştirilmesi için verilen mücadele sonucu yeniden ele alındı. Evrildi, çevrildi. Sonuç: “korumak” fiili gerçek anlamından fersah fersah uzaklaştı.
İstanbul Barosu Hayvan Hakları Komisyonu Eşbaşkanı ve İB Staj Eğitim Merkezi Hayvan Hakları Öğretim Görevlisi Avukat Hülya Yalçın, Türk Dil Kurumu’nu göreve çağırıyor: “TBMM Çevre Komisyonu ve ilgili bakanlıkların ‘koruma’ kavramını tamamen yanlış olarak ‘avlama, öldürme, deneyde kullanarak öldürme, hapsetme, yalnız bırakarak eziyet etme’ şeklinde anladığı görülmekte, gereği takdirinize.”
Şaka değil. Haziran 2014, Türkiye’deki hayvan hakları mücadelesinde bir milat oldu. Herhangi bir hayvana yapılabilecek tüm kötülükler Hayvanları Koruma Kanunu 5199’un yeni halinde yasalaşıyor. Türkiye yine olduğu yerden geri gitmeyi başarıyor.
Mayıs ayı boyunca birtakım kaynaklar yeni çıkacak yasanın getireceği rüya gibi düzenlemeleri kutladı. Halbuki sonunda “Rüyaydı, gerçek oldu” diyemedik. 5199’un yeni hali taslak olarak gündeme geldikçe, aylardır İstanbul Barosu avukatları düzenlemelerin satır aralarında yer alan “öldürme isteği”ne karşı uyarıyordu. Avukat Hülya Yalçın 13 Haziran’da gerçekleşen Çevre Komisyonu toplantısına katılmadan önce taslak metni ve düşüncelerini şöyle özetlemişti: “Biz hukukçular bu kanunu şöyle okuyoruz: Hayvanları Koruma Kanunu adıyla yapılan bir kanun öncelikle “hayvan” ve “koruma” kelimelerinin lafzına uygun olmalıydı. Oysa bu tasarıda sokak kedi ve köpeklerinden toplumun ve insanların nasıl kurtarılacağı, bu yapılırken de yine insanların bundan nasıl yararlanacağı adeta hareket noktası olarak kabul görmüş. Deney hayvanları hayvandan sayılmamış, av hayvanı diye bir kavram hâlâ var. Sirkler, su parkları kapatılacak denilmiş, iki yıl da süre konulmuş. Niye iki yıl? Pet shop’larda kötü durumlarda kalıyorlar diye satışı yasakladık denmiş, üretim çiftliklerine yol verilmiş açıktan. Mevcut kanunda uygulanabilirliği yönünden en çok kullandığımız altı madde ise muallak cümlelerle resmen ortadan kaldırılmış. Kulağı küpeli hayvanlarımızı alıkoyuyorduk ya da geri almak için bu maddeye dayanıyorduk. Son toplantıya hukukçu arkadaşlarımız yaşam hakkı üzerinden pazarlığa kapalı olarak katılacaklar. Türkiye’de hayvanların yaşam hakları sanırım yarından sonra daha sert ve karmaşık bir döneme giriyor. Bu anlamda hukukçuların mücadelesi de hayati derecede önemli olacak. Dilerim ki biz yanılalım, korktuklarımız olmasın. Ancak biliyorum ki bu dilek gerçekleşmeyecek.”
Bilim ve öngörü, bizde tam tersi yol izlendiğinden “maalesef” demek zorundayız, yine üstün geldi ve hayvan hakkı savunucusu avukatlar haklı çıktı. Hatta metin korkulanın çok ötesinde bir ölüm fermanı şekline bürünerek çıktı komisyondan. “Yunus parkları iyidir” vb. konulu son dakika önergeleri de cabası. İBHHK avukatlarından Deniz Taşvancıl Kalafatoğlu, üç tane yunusun olduğu su parkı, son an önergesi ile ‘ülkeye turistik katkısı var’ diye korunurken, turistik değeri çok yüksek Alaçatı’nın Diyanet İşleri’ne devredilmesi nedeniyle işin samimiyetinin sorgulanması gerektiğini düşünüyor.
Avukat Hülya Yalçın ise hükümetin kanun metninin genel gerekçesinde “sokaklarda tecavüz ediliyor, aç ve hasta oluyorlar, ormanlarda vuruluyorlar” üzerine vurgu yaparak, aynı zamanda “bu fiilleri durduramadığını, bazı lobileri ve hayvan düşmanlarını engelleyemediğini, korumak konusunda acz içinde olduğunu da zımnen kabul ediyor. Çareyi de olayları bitirmek için çalışmakta değil, olayların mağdurlarını resmi yollarla yok etmekte buluyor” görüşünde… Yalçın “Tahmin ediyor, mücadele ediyorduk ama bu kadarını beklemiyorduk doğrusu. İlk Meclis toplantısında bir vekilin açıkça dediği gibi ‘Hayvan severlerin gazını almak için uyduruk kanunlar yapıyorsunuz ayıptır, hayvanlara da günahtır’ cümlesine her saniye biraz daha katılıyorum” diyor.
Ne yapacağız peki? Yalçın, “Kanun tasarısı metninde henüz oylanmamış maddeler var ama ölümcül derecede önemli olan maddeler onaylandıktan sonra onların onaylanıp onaylanmaması bir şey ifade etmiyor. Yine de son saniyeye kadar mücadele edeceğiz. Belki vicdan, sorumluluk sahibi, yaşam hakkının ne olduğunu bilen bir vekil bizler için önerge vermeyi kabul eder; belki bir anda hükümet değişir; belki şehre bir film gelir. Yani kısacası umut pas tutmaz” diyor.
Türkiye’de hayvan hakları mücadelesine ilişkin gelişmeleri takip etmek istiyorsanız, İstanbul Barosu Hayvan Hakları Komisyonu’ndan Hülya Yalçın ve Deniz Tavşancıl Kalafatoğlu’nu takip edebilirsiniz: