Tam 20 yıl geçti o kült filmin üzerinden. Hatta çoğunuzun “En iyi 10″ listesinde yer aldığından dahi eminiz. Evet evet, doğru tahmin. Pulp Fiction’dan bahsediyoruz.

‘Pulp Fiction’ lineer, doğrusal olmayan çoklu anlatım dili, efsane diyalog ve karakter yazımı, günümüzde dahi merak uyandıran senaryosu ve kastingiyle dönemi için devrimci bir niteliğe sahip. Film çıktığı zaman önceki filmi ‘Rezervuar Köpekleri’ ile eleştirmenlerin beğenisini ve dikkatini çeken Tarantino geniş kitlelere ulaşıyor ve hayranlık uyandırıyordu. 1994 Cannes Film Festivali’nde beklenen Krzysztof Kieslowski’nin ‘Üç renk Üçlemesi”nin son filmi ‘Kırmızı”nın Altın Palmiye’yi kazanmasıydı. Fakat Clint Eastwood başkanlığındaki jüri zamanın ruhunu çok doğru okuyarak ödülü ‘Pulp Fiction”a teslim etti. Bir süre sonra ise Tarantino ‘En iyi özgün senaryo’ dalında Oscar’ı kapmıştı bile. Film yalnızca yıllar içinde ‘auteur’ sinemasını popülerlikle birleştirip bir seri başarılı filme imza atan ve bir karakter olarak belki de dünyanın en popüler yönetmenlerinden olan Tarantino’nun kariyeri için önemli değil. Aynı zamanda Uma Thurman, Bruce Willis, Eric Stoltz, Samuel L. Jackson gibi isimleri ve en önemlisi 90lar ile kariyeri büyük bir çöküşte olan John Travolta’yı tekrar yıldız yapmış bir filmden bahsediyoruz. Vahşeti ve cinselliği olabilecek en sansasyonel şekilde estetize ve stilize eden Tarantino genç yaştan itibaren bir video dükkanında çalışarak biriktirdiği ‘B Film’ dağarcığını harika bir senaryo, prodüksiyon ve oyunculukla filminde harmanladı.  Filmin yıllarda akıllarda kalan replikleri, şaşırtıcı sahneleri ve kült karakterlerinin dışında soundtrack’inden film afişine kadar müthiş bir popüler kültür ikonografisinden bahsedebiliriz. Yeri yerinden oynatan bu müthiş filmi biz de 20. yılında selamlıyoruz.