Anja ile Yola Devam!
Müzik tarzı ve sözleriyle son dönemin belki de adından en fazla söz ettiren gruplarından biri olan 123 yeni albümü Anja ile huzurlarınızda… Grup ilk kez çoğunluğu türkçe parçalardan oluşan ve tamamı canlı kaydedilen yeni albümleriyle hayatlarından yeni bir sayfa açıyor. Albüm ve grup hakkındaki son gelişmeleri davulcusu Berke Can Özcan’dan öğrendik
DANdadaDAN sonrası 123’te ne hissettiniz de işler bu denli kuvvetli ve hızlı ilerledi? Bu süreçte kimya mı, hayaller mi, değişen müzikal anlayışlar mı etkili oldu?
Aslında 123, DANdadaDAN’dan önce başladı. Hikâyemiz 2004’e dayanıyor. Ancak 123’ün ilk albümünün çıkışı DANdadaDAN’dan sonradır. Elbette kimya, hayaller, işleyiş önemli faktörler. Fakat 123’ün hızının asıl sebebi hepimizin ortak olarak âna odaklanması… Geride kalanın geride kalışına inanışımız, değişmekten korkmadan, neye benzerse benzesin üretmeye devam etmek isteyişimiz oldu. Bir hikâye çerçevesinde çalışmamız da isteğimizi artırdı. Zamanımız kısıtlı, bu güzel günleri ne ürettiğimizi çok irdelemeden, masaya uzunca yatırmadan yaşıyoruz. Bir sonraki sayfayı çevirmek istiyoruz, o zaman geri dönüp bakabiliyorsun da…
123’te şu an aktif gündem nedir?
Mayıs sonunda “Anja” çıkıyor. Grubun beşinci albümü… “Aksel”, “Arve”, “Anja” kitap/cd üçlemesinin son bölümü. Grubun beş kişilik yeni haliyle ilk gerçek stüdyo kaydımız. 13 şarkılık, ilk kez çoğunluğu Türkçe olan, tamamı canlı kaydedilmiş büyük bir albüm geliyor. Ardından Haziran ayında iki haftalık bir Avrupa turnesine çıkıyoruz. Tabii “Anja”nın promosyon sürecine girdiğimiz için bir çok yeni video da paylaşıyor olacağız. Bu sefer özellikle daha çok canlı performanslar yayınlayacağız. Çoğu hazır, tek tek sıraları gelecek.
Kayıt süreci, miks ve mastering gibi detaylarda işlerin istediğiniz gibi gitmesi için izlediğiniz belli bir yöntem var mı? Zira 123’ün yarattığı sound skalası ve aynı zamanda tutarlılığı bence 123’ün en büyük alamet-i farikası…
Son albüm için en çok istediğimiz şey canlı ve click’siz kaydetmekti. Sinan Sakızlı’nın yeni açtığı Hayyam stüdyolarına Ocak ayı ortasında 10 günlüğüne kapandık adeta. Can Aykal kaydetti her zamanki gibi. O kadar titiz çalıştı ki ilk üç gün enstrümanların oda içinde doğru konumlanması ve mikrofonlama denemeleriyle geçti. Sonra son sürat çalmaya başladık. Miks daha önce “Stereo Love” ve “Arve” albümünde de çalıştığımız Brian Bender tarafından New York’ta Motherbrain stüdyolarında yapıldı. Mastering de şimdilerde New York’dan LA’e taşınmış olan Vault Mastering’deki Nathan James tarafından üstlenildi. Stüdyoya girmeden önce yoğun bir prova sürecinde tüm aranjmanları bitirdiğimizi sanıyorduk ama kayıtlar sırasında değişiklikler yapmaktan kaçınmadık, riskler aldık. Konuklarımız oldu: Bariton ve tenor saksafonda Barış Ertürk, akustik gitarda Selim Saraçoğlu, body perküsyonda Ayşe ve Gökçe Güray, trompette daha önce birçok kez çaldığımız Norveç’li Gunnar Halle bize eşlik etti.
Sizce müzik açık kaynaklı mı olmalı; download meselesine nasıl bakıyorsunuz?
Bunun cevabını Spotify ve Deezer gibi oluşumlar epey değiştirdiler. Download meselesine olumlu bak ya da bakma her müziği her an bu sitelerden dinleyebiliyorken artık download önemli bir konu olmaktan çıktı. Buna nasıl baktığımızı sorarsan; evet, herkesin her şeyimize erişmesi, dinleyebilmesi büyük şans. Günün sonunda bizim gerçeğimiz sahnede yaptığımız şey. Kayıtlar gerçeğin yakınından geçiyor sadece, gerçek deneyim hâlâ sahnede. CD’lerden plaklara geri dönebildik, evlerden çıkıp sahnelerde müzik dinlemeye de iyice alıştık mı tamamdır.
Türkiye’deki müzik pazarında takip ettiğiniz ve iyisiyle kötüsüyle ilham aldığınız isimler var mı?
Var tabii ki. Arkadaşlarımızın çoğu, birçok özel ve güzel şey üretiyor: Hakan Kurşun, Mauna Kea, Taranta Babu, Gevende, BubiTuzak, Portecho, sa.ne.na, Serdar Ateşer, Erkan Oğur, İlhan Erşahin, Replikas, Ringo Jets, Nekropsi, Ceylan Ertem ve Moe Joe ve daha neler neler…
123’ün müziğinde “bir cümle” olsaydı, şarkı sözü gibi ne olurdu?
I will come back, i will find you. (Geri geleceğim ve seni bulacağım)