12. YÜZYIL’DAN MARKA YARATMAK

UNUTULMAZ BİR ANI
Yaşadığım şey, hep gündemde olan ve benim de içinde bulunduğum çalışma gruplarıyla birlikte yol almaya çalıştığımız “şehir markalaşması” konusunda kıskandıracak kadar güzel bir örnekti. O dört gün, öz değerlerini kaybetmeden, günümüze uyarlama telaşı yaşamadan tüm o bölgede yaşayanların tamamının katılımı ve organizasyonun eksiksizliğiyle “unutulmaz bir anı” haline geldi.
“Bizim yapamadığımız ne vardı?” diye çok düşündüm ve listeledim. Aslında bu listenin sadece bir yerin veya bir bölgenin değil, tüm ürün ya da hizmetlerin de markalaşma çalışmalarına ışık tutacağına inanıyorum.

1- Farklı olduğu düşünülen her değer üzerinde ciddi ciddi çalışılmış. Festival de tarihi, gastronomisi ve dokusu ile uzun yıllara dayanan detaylı, içi dolu bir çalışmanın sonucunda oluşturulmuş.
2- Gelenlerin aklında kalması için her an, her durum görsel olarak desteklenmiş. Festivali unutulmaz kılmak için her öğe görsel detaylar haline getirilmiş. Hediyelik eşyalardan peçetelere, görsel dokümanlardan giydiğimiz kiralık kostümlere kadar her ayrıntıda hafızanızdan çıkmayacak dokunuşları görebilirsiniz.
3- “-mış gibi değil!”, gerçekten yaşamak ve yaşatmak adına mekânların dışında her türlü detay duygulara hitap eder hale getirilmiş.
4- 5.000 nüfuslu bir kasabaya üç katı turist gelmesine rağmen en ufak bir rahatsızlığın yaşanmaması prensiplere, kurallara öncelikli olarak orada yaşayanların uyması ve bunu yabancılara çok net hissettirmeleri de önemli.
5- Sadece bir kazanç kapısı olarak görülmeden, uzun yıllara yayılan bir deneyim haline getirilmesi ve halkın da bu etkinlikten keyif alması festivali unutulmaz kılan öğelerden bir başkası.

“Marka olmak” dediğimiz şey aslında ölümsüz olma çabasından başka bir şey değildir. Bu festival de insanoğlunun ölümsüzlüğü keşfetmek adına gösterdiği çabalardan biri olarak hafızalardan kolay kolay silineceğe benzemiyor.